Sayfalar

Ankara’da Rusça Kursu: Active English

Evet, Rusça öğrendiğim kursumun adı komik. Active English’te Rusça öğreniyorum.

Active’i keşfetmem şans eseri oldu. Rusçaya başka bir kursta başlamıştım, sonra ara vermiştim. O kursa geri dönmek istemiyordum. Yeni bir kurs aramaya da henüz başlamamıştım. Bir gün ODTÜ Çarşı’da Active English’in broşürlerini dağıtıyorlardı. Broşürde öğretmenlerin hepsinin anadilinin Rusça olduğu ve öğretim üzerine eğitim almış oldukları yazıyordu. O sıralar, hayatın istediklerimi çok aramadan karşıma çıkardığı zamanlardı. Ben de bu da öyle herhalde, dedim, en kötü ihtimalle, burayı da beğenmezsem bırakırım. Sonra da kursa başladım. Galiba 2007 sonuydu veya 2008 başındaydı. Arada grubum kapandığı için özel derse geçtiğim bir dönem oldu, ama uygun sınıf açılır açılmaz geri döndüm. Çok memnunum ve bana uygun sınıfları olduğu sürece de devam etmek niyetindeyim.

Rusça bölüm koordinatörü Liudmila Nosova Kural. Aynı zamanda benim de hocam ve çok başarılı olduğunu düşünüyorum. Hocalığı bir yana, bence bölümü de çok iyi çekip çeviriyor. Disiplinli, çalışkan ve bir yandan da zarif bir şekilde kursu yönetiyor. Anna Barlas ile de çalıştım. O da çok iyi bir öğretmendi. Onlar dışındaki öğretmenleri ile ders yapmadım, ama gördüğüm kadarıyla etkileyici özgeçmişleri olduğunu söyleyebilirim. Daha önce de yazmıştım, bir kursun başarısında en önemli faktör öğretmenleri ve benim gördüğüm bu konuda çok iyiler.

Standart programları, Rus Eğitim ve Bilim Bakanlığı’nın denetiminde yapılan TORFL sınavı ile paralel. Haftada 6 saat ders var. Bence makul bir süre. Derslerde genellikle dengeli gidiyorlar. Dilbilgisi, okuma, dinleme, konuşma ve yazmaya zaman ayırıyorsunuz. Her kurs dönemi sonunda sınavları var. Sınavın yapısı TORFL’a çok benzer. TORFL’a hem orta seviyede hem 1. seviyede girdim. İkisinde de hiç yabancılık çekmedim. Bu arada, kurs aynı zamanda TORFL için de resmi sınav merkezi. Yılda iki kez KPDS kursu da açıyorlar. Ama ben KPDS’yi soytarılık olarak gördüğüm için hiç ilgilenmedim, nasıl kurstur, işe yarar mı, bilmiyorum.

Çoğunlukla, hafta sonu kurslarına gittim. Ama hafta içi akşamları gittiğim bir dönem de oldu. Hafta sonlarını boş bırakmanın hatırına öyle bir tercihim vardı. Sonra grup kapandı, hafta sonuna geçtim. İyi ki de öyle olmuş. İşten çıkıp kursa gidince insanın kafası kazan gibi oluyor. Eğer siz de benzer durumdaysanız kesinlikle hafta sonu gidin derim. Arada akşamdan kalma kursa gitmek zorunda kalıyorum ama gene de daha iyi.

Kursta öğrenmeye yardımcı olacak başka çalışmaları da oluyor. Eğer öğrenci olursa, Pazar günleri film gösterimi var. Geçen kış Diyalog diye bir tiyatro grubu kurmuşlardı. Ama öğrenciler hocalar kadar hevesli ve çalışkan çıkmadığı için bir oyun sahnelemeyi beceremedik. Gene de ufak tefek gösterilerimiz oldu. Bu sene tekrar denerler mi, bilmiyorum.

Kursun, Rusya devleti ile ilişkileri çok iyi. Bunun faydasını çeşitli şekillerde görüyorsunuz. Çok geniş ve iyi bir kütüphaneleri var. Sertifika törenlerimize Rus elçiliğinden üstelik de önemli konumlarda kişiler geldi. İki kez kozmonot Yuri Baturin’in katıldığı faaliyetler düzenlediler.

Sosyal faaliyetleri seviyorlar. Seviye tamamladığınızda sertifika alıyorsunuz ve galiba her seferinde bir tören veya gece ile bu sertifikaları veriyorlar. Geçen iki yıl, yılbaşına yakın bir gecede eğlence yapmışlardı. Ben hiç gidemedim ama piknikleri de oluyor.

Memnun olmadığım bir şeyler oldu mu? En büyük sıkıntıyı TORFL 2. seviyeye denk gelen seviyede çektim. O zamana kadar böyle bir sorunum olmadı, ondan sonra da olmadı, ama o ara bence fazla hızlı gittik. Bunun dışındakiler daha günlük ufak tefek sorunlardı.

Kursun yeri Kızılay’da, Atatürk Bulvarı üzerinde. İnternet adresleri: http://www.ruscadilmerkezi.com/

Eğer Rusça öğrenmek için kurs arıyorsanız, kesinlikle öneririm.

Yayın Tarihi: 31.Ekim.2010, Pazar

С Днём Республики!

CUMHURİYET BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN!
29.Ekim.2010, Anıtkabir
Fotoğraf: Aslıhan


Helikopterin Babası: Igor Sikorsky

Amerikalı meşhur helikopter üreticisi Sikorsky’yi bilirsiniz. Peki Sikorsky’nin kurucusu İgor İvanoviç Sikorsky’nin (Игорь Иванович Сикорский) aslında Kiev doğumlu bir Rus olduğunu biliyor musunuz?

İgor Sikorsky, 25.Mayıs.1889’da o sırada Rus İmparatorluğu’nda bir şehir olan Kiev’de doğmuş. Annesi tarafından evde eğitilen genç İgor, sanat eğitiminin bir parçası olarak Leonardo Da Vinci’nin eserleriyle tanışmış. Babasıyla birlikte Almanya’ya yaptığı yolculukta da doğal bilimlere ilgi duymaya başlamış. Henüz 12 yaşında, küçük lastik tahrikli bir helikopter yapmış. 14 yaşında St. Petersburg’daki İmparatorluk Deniz Harp Okulu’na başlamış, ama mühendis olmaya karar verdiği için okuldan ayrılmış. Bir süre Paris’te okuduktan sonra 1907’de Kiev Politeknik Üniversitesi’ne başlamış. 1908’de babasıyla gittiği bir başka Almanya seyahatinde Wright kardeşlerin uçağı ve Zeppelin’in zeplininden haberdar olmuş ve geleceğinin havacılıkta olduğuna karar vermiş. 1909’da o sırada havacılığın kalbi olan Paris’e gitmiş ve öğrenimine orada devam etmiş.

Ondan sonra Rusya’da havacılık ile ilgili çalışmalarına devam etmiş. İlk tasarımı olan iki kişilik S-5 uçağını uçurarak pilot brövesini almış. 1912’de Rus Baltık Demiryolu Araçları Fabrikasının uçak bölümünde baş mühendis olarak çalışmaya başlamış. 1913’te dünyanın ilk birden fazla motorlu uçağı olan dört motorlu S-21’i tasarlamış. I. Dünya Savaşı sırasında da dünyanın ilk dört motorlu bombardıman uçağını geliştirmiş. 1919’da devrim yüzünden yıkıma uğrayan Rusya’da havacılık ile ilgili çalışmalarını yürütemeyeceğine karar vermiş ve ABD’ye göç etmiş.

ABD’deki ilk yıllarında okul öğretmenliği yaparak geçimini sağlayan Sikorsky, bir yandan da havacılık ile ilgili çalışmalarını sürdürebilmek için fırsatlar aramış. 1923’te New York’ta Sikorsky İmalat Şirketi’ni kurmuş. ABD’deki eski Rus subaylarından destek görmüş. Aynı zamanda ünlü besteci Rakhmaninov’dan da finansal destek almış. İlk prototipi ilk uçuşlu testte zarar görmüş, ama Sikorsky, yatırımcılarını ilave kaynak sağlamaya ikna etmiş. Bu ek kaynakla, ABD’nin ilk çift motorlu uçaklarından biri olan S-29’u yapmayı başarmış. 1929’da şirket, Stratford Connecticut’a taşınmış ve şimdiki United Technologies’in bir parçası haline gelmiş.

Sikorsky, bir yandan da dikey uçuşla ilgili çalışmalarına devam etmiş. Bu alanda patentler almış. Tek motorlu helikopteri Vought-Sikorsky VS-300, 14.Eylül.1939’da ilk uçuşlu testini yapmış. Bu uçuş sırasında helikopter, kararlılık sorunlarından dolayı kablolarla bağlı olarak uçurulmuş. 13.Mayıs.1940’ta ise ilk serbest uçuşunu yapmış. Bu başarılı ilk helikopter uçuşu değilmiş ama ABD’deki ilkmiş ve tasarımıyla ilgili pek çok ilki içeriyormuş. Bunun ardından, 1942’de dünyada ilk seri üretilen helikopter olan R-4’ü geliştirmiş.

Sikorsky, dünya havacılık tarihine yaptığı hizmetlerinin yanında Rus Ortodoksluğu ile de yakından ilgilenmiş ve bu alanda da 3 tane kitabı basılmış.

İgor Sikorsky, 1972’de Easton, Connecticut’ta evinde ölmüş.

Bağlantılar:

1. http://en.wikipedia.org/wiki/Igor_Sikorsky

2. http://ru.wikipedia.org/wiki/%D0%A1%D0%B8%D0%BA%D0%BE%D1%80%D1%81%D0%BA%D0%B8%D0%B9,_%D0%98%D0%B3%D0%BE%D1%80%D1%8C_%D0%98%D0%B2%D0%B0%D0%BD%D0%BE%D0%B2%D0%B8%D1%87

3. http://www.sikorsky.com/About+Sikorsky/Timeline

Yayın Tarihi: 29.Ekim.2010, Cuma

Uzayda İnsanoğlunun Yolunu Açan Köpek: Layka

Daha önce sizlere ‘Moskova Notları’ isimli blog’dan bahsetmiştim. ‘Moskova Notları’nda 18.Ekim’de, Sputnik-5 ile uzaya çıkmış ve geri gelmiş 2 köpekle ilgili bir yazı yayınlandı. Onun üzerine ben de Layka’yı anlatmaya karar verdim.

Uzay Yarışı’nda Sputnik isimli ilk insan yapımı uyduyu yörüngeye göndererek birinci zaferini kazanmış olan Sovyetler Birliği, Bolşevik Devrimi’nin 40. yılında yeni bir zafer kazanmaya karar verir: Yörüngeye ilk memeli canlıyı göndereceklerdir. Bu memeli Moskovalı bir sokak köpeği olan Layka (Лайка, Türkçesi ‘Havlayan’) olur.

Sovyet bilim adamları, zor koşullarda yaşamaya alışık olacağı için özellikle bir sokak köpeğini seçerler. Layka yaklaşık 3 yaşındadır. Uçuştan önce çeşitli testler yapılır ve Layka’ya eğitim verilir. Fırlatmanın Bolşevik Devrimi’nin 40. yılında yapılacak olmasının getirdiği zaman baskısı yüzünden, aracın dünyaya geri dönüşü planlanmaz ve Layka’nın geri dönmeyeceği baştan belli olur.

3.Kasım.1957’de içinde Layka’nın da bulunduğu Sputnik-2 uydusu Baykonur kozmodromundan fırlatılır. Uyduda Layka için yaşam destek sistemleri, jel halinde yiyecek, Layka’nın yaşam faaliyetlerini ve kabindeki ortamla ilgili bilgileri ölçüp dünyaya ileten sistemler bulunmaktadır. Layka, uzaya çıkan ilk memeli olur ve bir memelinin fırlatma ve uzay koşullarında hayatta kalabileceğini ispatlar.

Sputnik-2, Layka’nın ölümünden sonra yörüngede dönüşüne devam eder ve 14.Nisan.1958’de atmosfere yeniden girer ve yanar.

Layka’nın nasıl öldüğü uzunca bir süre tam açıklanmaz. Resmi açıklamalarda çelişkiler bulunur. Ekim 2002’de, Sputnik 2 görevinde çalışmış olan bilim adamlarından biri, Dimitri Maleşenkov, Layka’nın fırlatmanın ilk gününde, birkaç saat içinde aşırı stres ve sıcaklıktan dolayı öldüğünün neredeyse kesin olduğunu açıklar. Teknik bir sorundan dolayı, kabindeki sıcaklık planlananın üzerine çıkmıştır.

Layka’dan sonra insanoğlu uzayda çok yol alır. Layka da farklı ülkelerce farklı şekillerde onurlandırılır. 2008’de Moskova yakınlarındaki bir araştırma tesisinde Layka adına bir anıt açılır. Mars’taki bir bölgeye onun adı verilir. Pek çok ülkede pullarda, kartpostallarda, çizgi romanlarda, şarkılarda yer alır. Umarım, bunlar yetmiştir, Layka biz insanoğlunu affetmiştir.

Bağlantılar:

1. http://moskovanotlari.blogspot.com/2010/10/yldz-kopekleri-uzay-yolculugunda-ilk.html

2. http://news.bbc.co.uk/onthisday/hi/dates/stories/november/3/newsid_3191000/3191083.stm

3. http://en.wikipedia.org/wiki/Laika#cite_note-MA-18

4. http://tr.wikipedia.org/wiki/Layka

5. http://ru.wikipedia.org/wiki/%D0%9B%D0%B0%D0%B9%D0%BA%D0%B0_(%D1%81%D0%BE%D0%B1%D0%B0%D0%BA%D0%B0-%D0%BA%D0%BE%D1%81%D0%BC%D0%BE%D0%BD%D0%B0%D0%B2%D1%82)

Yayın Tarihi: 27.Ekim.2010 Çarşamba

Güncelleme: Uzay yarışında bu ve diğer önemli kilometre taşlarını sıraladığım yazımı 10.Kasım.2010'da yayınladım.

Rusçayı Daha İyi Öğrenmek İçin 21 Öneri

İşte size Rusçayı daha iyi öğrenmek ve daha verimli çalışmak için 21 öneri:

1. İlk önerim, modern diyet tavsiyelerine benziyor: Az ama sık çalışın. Az ama sık süreler için zaman bulmak daha kolay. Kısa zaman dilimlerinde daha az yorulursunuz, sıkılmazsınız ve dikkatinizi daha kolay korursunuz. Çalışma seanslarının arasında daha kısa zaman olursa daha az unutursunuz. Her gün yarım saat Rusça’ya zaman ayırmak Pazar günü 8 saat çalışmaktan daha iyidir. İdeali, her gün kısa da olsa çalışmanızdır.

2. Çalışma seanslarınız 20 dakikadan kısa, 50 dakikadan uzun olmasın. Bir oturuşta 50 dakikadan uzun çalışacaksınız kısa molalar verin.

3. Çalışma sırasında odaklanmanıza yardımcı olabilecek ortamı kurun. Fiziksel olarak yeterince rahat olmalısınız, ama çok da rahat değil. Odaklanmanızı engelleyecek uyaranlar en aza indirilmiş olmalı. Bütün çalışma malzemesi elinizin altında olmalı.

4. Çalışırken, sadece çalışın. Aynı anda başka bir işle meşgul olmayın. İnsan beyni aynı anda sadece bir konuya odaklanabilir.

5. Bir işe Türk gibi başla ama Türk gibi bitirme, derler. Bizler bir işe başladığımızda, büyük hevesle kocaman yüklerin altına gireriz ama kısa sürede yoruluruz, sıkılırız ve işi savsaklamaya başlarız. Hevesle sürdüremeyeceğiniz, sizi hırpalayan planlamalar yapıp, ilk hafta hergün 4 saat çalıştıktan sonra, yorulup bir sonraki hafta kitabın kapağını açmamazlık yapmayın. Ne yapabilecekseniz onu yapın ama düzenli olarak yapın. En önemlisi tutarlılık.

6. Dilin farklı unsurlarına dengeli olarak zaman ayırın. Kelime, dilbilgisi, okuma, dinleme, konuşma ve yazmanın her birine mutlaka zaman ayırdığınızdan emin olun. Bunlardan mutlaka bir şeyleri daha çok veya daha az seviyorsunuz. Ama hiçbirinde diğerlerinden kopuk olarak çok ilerleyemezsiniz. Öğrendiğiniz yeni kelimelere veya gramer kurallarına okurken ve dinlerken rastlamak, onları yazarken veya konuşurken kullanmak, bunların yerleşmelerini sağlayacaktır. Aynı şekilde, karşılaştığınız kelime veya dilbilgisi kurallarını ayrıntılı olarak incelemek de anlama ve kullanma performansınızı artıracaktır.

7. Takıldığınız yerde yardım almaktan çekinmeyin. Öğretmenlerinize, ana dili Rusça olan veya Rusça öğrenen arkadaşlarınıza danışın. İnternetteki forum veya tartışma sitelerini kullanın.

8. Özellikle, çok yoğun bir programınız varsa, gün içindeki boşluklarda ve beklemelerde tekrar yapabileceğiniz şekilde hazırlık ve planlama yapın. Elinizin altında okuyacak metinler, tekrar edilecek kelimeler bulundurabilirsiniz.

9. Başkalarının öğrenmesine yardımcı olun. Herhangi bir konuyu başkasına anlatırken kendi eksikliklerinizin daha iyi farkına varırsınız ve anlattıklarınızın sizin için de daha kalıcı olması sağlanır.

10. Yanlış yapmaktan korkmayın. Aslında, en iyi yanlış yaptığınızda ve o yanlışların farkına vardığınızda öğrenirsiniz. Ayrıca, yanlış yapmaktan korkmadığınızda dili kullanmak için daha fazla fırsat yaratabilirsiniz veya olan fırsatları değerlendirebilirsiniz.

11. Kendinizi başkalarıyla kıyaslamayın. Herkesin yetenekleri, zayıf ve güçlü yanları farklıdır. Önemli olan sizin elinizden geleni yapıyor olmanız ve hergün bir önceki güne göre ilerleme kaydetmenizdir.

12. Öğrenmek ciddi bir iştir. Ama ciddi olması, sıkıcı olmasını gerektirmez. Sürecin içinde mutlaka eğlenceli bir şeyler de olsun. Müzik, filmler, şakalar, arkadaşlar... Hiç değilse, arada bir eğlendiğinize emin olun.

13. Geriye dönük tekrarlar önemlidir. Çok iyi öğrendiğiniz konuları bile, eğer tekrar yapmazsanız unutursunuz. Eskiden öğrendiklerinizi, ne kadar iyi öğrenmiş olursanız olun, zaman zaman tekrar edin.

14. Dil öğrenmenin asıl amacı iletişim kurmaktır. İnsanlar da iletişim kurarak dil öğrenmeye daha yatkındırlar. Kendinize Rusça iletişim kuracak fırsatlar yaratın. Konuşun, dinleyin, okuyun, yazın. Özellikle, ana dili Rusça olanlarla iletişim halinde olmak için elinizden geleni yapın. Bunu yaparken de yanlış yapmaktan çekinmeyin. Siz Türkçe öğrenen bir yabancıyla karşılaşsanız onun yanlışlarını hoşgörürdünüz. Anadili Rusça olanlar da sizi hoşgörecektir.

15. Çalışmalarınızı düzenlerken ruhsal durumunuzu göz önüne alın. Her zaman keyifli ve canlı olamazsınız. Yorgun ve isteksiz olduğunuz zamanlarda çalışmayı gene de bırakmayın, ama biraz daha hafif ve daha eğlenceli çalışmalar yapın.

16. Beklentilerinizi gerçekçi tutun. Yabancı dil öğrenmek zordur, Rusça öğrenmek daha da zordur. Aşırı yüksek beklentiler yüzünden, aslında iyi bir ilerleme kaydettiğiniz halde moralinizin bozulmasına izin vermeyin. Bazen anlayamamak, hatırlayamamak, kavrayamamak normaldir. Kendinize karşı insaflı olun.

17. Rusça öğrenirken bir yandan da doğrudan dille ilgili olmasa bile Rus yaşamı ve kültürünü de öğrenmeye çalışın. Siz farkına bile varmadan, dil öğrenmenize yardım edecektir.

18. Eğer Rusçayı okulda veya kursta öğreniyorsanız, derslerinizi kaçırmayın. Fiziksel olarak derste olmanız da yeterli değil. Dersi dikkatli dinleyin, iyi odaklanın. Sınıfta yapılan faaliyetlere katılmaya çalışın. Utandığınız veya çekindiğiniz için bu değerli fırsatları kaçırmayın.

19. İlerlemenizi görmek için sınavlar kıymetlidir. İlerlemenizi gerçekçi olarak değerlendirmenizi sağlarlar. Eğer Rusçayı okulda veya kursta öğreniyorsanız, bu konu sizin için zaten çözülmüş demektir. Özel ders alıyorsanız, öğretmeninizden düzenli aralıklarla sınav yapmasını isteyebilirsiniz. Uzun vadede ilerlemenizi görmek isterseniz, seviyenize uygun TORFL (ТРКИ) sınavına girebilirsiniz.

20. Zaman zaman ilerlemediğiniz hatta gerilediğiniz hissine kapılabilirsiniz. Bu normaldir. Moraliniz bozmayın, hevesiniz kırılmasın. Dil öğrenmek, doğrusal bir süreç olmuyor.

21. Rusçayı iyi malzemeler (kitap, CD, internet sitesi, vb.) ile çalışın. Piyasadaki yayınların bir çoğunun hiç iyi olmadığını söyleyebilirim. Bu konuda iyi bilen birilerinden yardım alın. Ben, burada elime geçen her iyi aracı tanıtmaya çalışıyorum. Ayrıca, bu konuda bilgiyi internet üzerindeki forumlardan da alabilirsiniz.

Keyifli çalışmalar…

Rusça Öğrenmek İçin Kurs mu, Özel Ders mi, Kendi Başına Çalışmak mı?

Benim gibi Rusça’yı ikinci yabancı dil olarak, kendi ülkenizde öğreniyorsanız, elinizdeki seçenekler,kurs, özel ders veya kendi başına çalışma oluyor. Ben üçünü de denedim. Üçünün de iyi ve kötü yanları var. Bu konudaki fikirlerim aşağıda.

Rusça öğrenmeye bir kursta başladım, şu anda da kursta devam ediyorum. Kursun iyi bir kurs olması şartıyla bence en iyi seçenek. Maliyeti ile karşılaştırdığınızda iyi bir fayda sağlıyorsunuz. Öğretmenin arkasında kurumsal bir destek olduğu için eksiklikleri daha rahat kapatılabiliyor. Mesela, öğretmen işi bırakırsa yerine başka bir öğretmen gelebiliyor. Belli bir program takip edildiği için disiplinli oluyor. Düzenli olarak sınav yapılması da yardımcı oluyor. Bizim kursta şimdiye kadar sınavda kalıp, bir sonraki aya devam edemeyen duymadım, ama ne olsa sınav stres yaratıyor ve az miktarda stres de öğrenmeye katkı sağlıyor. Daha geniş kaynakları olduğu için öğrenme malzemesi olarak daha geniş olanaklar sunuyor. İnsanın sınıf arkadaşları olması da güzel. Takıldığınız yerlerde birbirinize destek de olabiliyorsunuz. Kursun en önemli dezavantajı esnekliğinin az olması. Ders saatleri konusunda fazla seçenek olmuyor. Herhangi bir nedenle derse gidemezseniz kaçırmış oluyorsunuz. İlerleme hızını siz seçemiyorsunuz. Her şeye rağmen, iyi ve kötü yanları karşılaştırıldığında, kurs, kesinlikle dengeli bir seçenek.

Kursta grubum kapandığında iki kere özel derse geçtim. Bunun için de ön koşul iyi bir öğretmen. Öğretmen iyi değilse, başka tek kelime tartışmaya gerek yok. Maliyeti nedeniyle insanlara korkutucu gelebiliyor ama Rusça özel ders ücretleri, benim duyduğum İngilizce özel ders saat ücretlerine göre düşüktü. Haftalık ders saatini kursun üçte biri kadar belirlediğim zaman, aylık maliyeti neredeyse kursla aynı miktara gelmişti. Özel dersin en iyi yanı, tabii ki, esnekliği. Ders saatlerini uygun seçebiliyorsunuz. Hızı size göre ayarlanabiliyor. İstediğiniz alanlara ağırlık verebiliyorsunuz. Mesela, ben dilbilgisini kendi başıma rahat çalıştığım için dersleri dilbilgisiyle fazla vakit kaybetmeyecek şekilde ayarlayabiliyorduk. Onun yerine daha uzun konuşuyorduk. Ama insan, özel derste disiplinden çabuk kopuyor. Ders saati azaldığı için kendi başınıza daha da fazla çalışmanız gerekiyor ama tembelliğe de çabuk kaptırabiliyorsunuz. Düzenli sınav olmamasından da memnun değildim. Sonuçta seviyeme uygun sınıf açılır açılmaz kursa geri döndüm.

Şimdiye kadar hiç kendi başıma Rusça’da yeni bir şeyler öğrenmeye kalkışmadım. Sadece, oldukça başarısız bulduğum ilk kurs döneminden sonra, bir süre, öğrenmiş olmam gereken ama öğrenmediğim konuları tekrar çalışıp, bu sefer öğrenmek için kendi başıma uğraştım. Onun için dahi bana uygun bir yöntem değildi. Kendi başına Rusça öğrenmeye başlamış arkadaşlarım var. Onun özel bir yetenek, zeka ve disiplin gerektirdiğini düşünüyorum. Benim tanıdığım kadarıyla, onlar da öyle insanlar, zaten. Gene de onların bile şikayetçi olduğu noktalar var. Daha sonra, kursa başladıkları zaman, bazı nüansları yakalayamamış olduklarını, bazı konuları farkında olmadan eksik veya yanlış öğrenmiş olduklarını farkettiklerini, söylediler. Bense ayrıntıda çabuk kaybolup, basit konularda çok vakit kaybedip, ondan sonra da çabuk sıkılma eğilimindeydim. Ayrıca, kitap kapağı açmadan geçen haftalar sonunda bir sürü şeyi unutup geri dönmek zorunda kaldığım dönemler oldu. Bence eğer kurs veya özel derse erişiminiz varsa, mali olarak kaldırabilecek durumdaysanız, kendi başına öğrenmeye uğraşmayın.

Üç yöntemi de denedikten sonra, bana en uygunu kursa gitmek. Şimdilik, grup açıldıkça kursa gitmeye devam edeceğim. Kursa gitme olanağım olmazsa yeniden özel derse başlarım.

Aslında benim merak ettiğim bir yöntem daha var. Üniversitelerde seçmeli ders olarak Rusça öğretildiğini biliyorum. Böyle ders alan birileri var mı? Varsa ne düşündüklerini paylaşabilirler mi?

Yayın Tarihi: 22.Ekim.2010, Cuma

Bu Yaştan Sonra Dil Öğrenilir mi?

Hakkında’ yazısını okuduysanız, biliyorsunuz, yaşım 35. Rusça öğrenmeye 28 yaşında başladım. Yaş ve dil öğrenme performansı konusunda biraz ahkam kesebilirim, sanki.

Çoğu insan 'belirli' (Ne demekse?) bir yaştan sonra dil öğrenmenin zor olduğunu söyler. Bence de yaş ilerledikçe dil öğrenmek zorlaşıyor. İngilizce öğrenmeye ilkokulda başladım. O zamanki dil öğrenme becerimle, şimdiki arasında dağlar kadar fark var. Ama ben bu farkın oldukça az bir kısmının, zihinsel yeteneklerden kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Bence farkın önemli bir kısmı, alışkanlıklar ve yaşam biçiminden kaynaklanıyor.

En somut karşılaştırmayı zaman üzerinden yapabiliriz. İlkokul 3. sınıfta İngilizce öğrenmeye başladım. 5. sınıf bitinceye kadar, her gün 2 saat İngilizce dersim vardı. Ödevlerimi yapmak da haftaiçi günde 1 saatimi alıyordu. Haftasonları ödevlere ve çalışmaya harcadığım zaman ile birlikte, bir haftada İngilizce öğrenmeye harcadığım toplam süre yaklaşık 20 saati buluyordu. Şu anda Rusça için durum şöyle: Haftada 6 saat kursum var. En yoğun Rusça ile ilgilendiğim dönemlerde bu 6 saatin üstüne en fazla 4 saat koyabiliyorum. Toplam 10 saat. Bu da en iyi ihtimal. Şehirdışında olduğum, fazla mesai yaptığım dönemler, hesaba dahil değil. Üstelik, öğrencilikteki 20 saat, bütün haftaya yayılmış oluyordu. Şu anda haftaiçi kitap kapağı açmadığım çok.

Dikkatim ve hedeflerim de farklı. Rusça öğrenmek benim için boş zaman uğraşı. İşimle, özel hayatımla ve ailemle ilgili olaylar, sorunlar ve hedefler zihnimi daha fazla meşgul ediyor. Öğrenciyken tek işim öğrenmekti.

Sonuçta İngilizcede 3 yılda geldiğim aşamaya Rusça’da 7 yılda ancak gelebildim. Şimdiki İngilizce seviyeme (İşimde çok rahat İngilizce kullanıyorum, uluslar arası ortamlarda çalışıyorum, gazete ve kitap okuyabiliyorum.) Rusçamın gelmesi için daha da çok zaman lazım.

Şimdi diyeceksiniz ki, eee...? Söylemeya çalıştığım şu: Yaşla birlikte dil öğrenmenin zorlaşması, zihinsel yeteneklerimiz gibi kontrolümüz dışındaki faktörlerden çok ayırdığımız zaman ve odaklanmamız gibi kontrolümüz altındaki faktörlere bağlıdır. Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, eğer yeterli zamanı ayırabilirseniz ve odaklanabilirseniz çok da iyi öğrenebilirsiniz. Eğer fazla zaman ayıramıyorsanız, biraz sabırla daha uzun sürede de olsa ilerlersiniz.

Eğer Rusça (veya başka bir dil) öğrenmeye başlamak istiyorsanız, ama yaştan dolayı kaygılıysanız, kaygıya hiç gerek yok. Bir an evvel başlayın.

Yayın Tarihi: 20.Ekim.2010, Çarşamba

‘Питер FM’ Filmi (Piter FM)

Bugün eğlenceli bir gençlik filminden bahsedeceğim: Питер FM.

Film, 2006 yapımı. Yönetmeni Оксана Бычтова, başrollerde Екатерина Федулова (Маша) ve Евгений Цыганов (Максим) var. Filmin resmi internet sitesi: http://www.piter-fm.ru/

Konusu şöyle: Маша, Питер FM’de DJ olarak çalışıyor. Питер FM, St. Petersburg’da yayın yapan bir radyo. (Bu arada, böyle bir radyo gerçekten var, adresi http://www.piter.fm/.) Максим ise genç bir mimar. O da St. Petersburg’da yaşıyor. Birbirlerini tanımayan bu iki genç, hayatlarında ayrı ayrı önemli yol ayrımındalar. Маша, evlilik hazırlıkları yapıyor. Максим de uluslar arası bir yarışma kazanmış ve Almanya’da bir iş bulmuş, oraya taşınmak için hazırlık yapıyor. Ama her ikisi de bu değişikliklerden emin değiller. Bu sırada Маша, cep telefonunu kaybediyor, Максим de onu buluyor. İki genç telefonunun iadesi için buluşmak üzere sözleşiyorlar, ama bunu ilk seferinde beceremiyorlar.

Film, 84 dakikalık, hafif ve eğlenceli bir gençlik filmi. Holywood filmlerine benzer bir tarzı var. Rollerin biri de Питер’a ait. Bilmeyenler için Питер, St. Petersburg’un takma adı. Film boyunca, St. Petersburg’un kanalları, binaları, sokakları, köprüleri bol bol görünüyor.

Film, Türkiye’de nasıl bulunur, pek bilmiyorum. Ben, bir arkadaşımdan ödünç aldım, ona da Rusya’dan geldi. Filmden kısa bir sahne de Русское Поле ders kitabının DVD’sinde var. Ama bulabilirseniz, keyifli bir film, ayrıca keyifli bir Rusça çalışma şekli. İyi eğlenceler…

Yayın Tarihi: 17.Ekim.2010, Pazar


Etkin Okuma Teknikleri

Yabancı dil öğrenirken okuma, en değerli öğrenme yöntemlerinden biridir. Dili kullanarak etkin iletişim becerilerinizi artırır, dilbilgisi konularının ve yeni kelimelerin yerleşmesini sağlar. Yabancı dil öğrenirken, okumaya mutlaka yeterince zaman ayırmalısınız.

Aşağıda etkin okuma için bazı teknikler var:

1. Mümkün olduğu kadar seviyenize uygun okuma parçaları seçin. Seçtiğiniz okuma parçasında geçen her kelimeyi veya dilbilgisi kuralını bilmek zorunda değilsiniz. Aslında metin sizi biraz zorlamalı. Ama genel olarak anlamalısınız da. Seviyenizin altında okuma parçaları, hiç okumamaktan iyidir, mutlaka, ama en fazla yararı sağlamak için parçalar sizi biraz zorlamalı. Seviyenizin fazla üzerinde okuma parçaları içinse çok fazla zaman ve çaba harcarsınız, ama karşılığında yeterince öğrenemezsiniz. Aşırı zorlanmak da şevkinizi kırar. Uygun seviyedeki metinleri bulmak için öğretmenlerinizden veya arkadaşlarınızdan yardım alın.

2. Parçayı okumaya başlamadan önce, varsa, kelime listesindeki kelimeleri öğrenin, metinle ilgili soruları veya resimleri gözden geçirin, arabaşlıkları okuyun. Bu sayede metinin neyle ilgili olduğu hakkında fikriniz olur ve kendinizi okumaya hazırlamış olursunuz.

3. Mümkünse, metni yüksek sesle okuyun. Hem görmek hem de duymak, sonradan hatırlamanıza yardımcı olur.

4. Okurken her bilinmeyen kelimeye sözlükten bakmayın. Kelimelerin anlamını tahmin etmeye çalışın. Bunu kullanıldığı yerden veya önekler ile köklerden tahmin etmeyi deneyebilirsiniz. Kelimenin anlamı ile ilgili hiçbir fikriniz yoksa bile, her kelimeye bakmayın. Sadece konuyu anlamak için kritik olanlara bakın ve mümkünse metni ilk okuduğunuzda hiç sözlük kullanmamaya çalışın, sadece bilmediğiniz kelimelerin altını çizin. Sonradan bunlara geri dönün.

5. Metni ne kadar anladığınızı değerlendirin. Varsa metinle ilgili soruları yanıtlayın. Her paragrafı gözden geçirip, o paragrafın ana fikrini ve anlatınları düşünün.

6. Metindeki gramer kullanımlarına odaklanarak, metnin üzerinden bir kez daha gidin. Bu sefer çekimlere, fiillerin kullanımına, edatlara, vb. dikkat edin. Bunların altını çizebilirsiniz, ayrı bir kağıda yazabilirsiniz.

7. Çok uzun metinleri, gerekiyorsa, parçalar bölüp öyle çalışın.

8. Daha sonra tekrarlarınızda kullanmak için kelime ve dilbilgisi özetleri hazırlayın.

9. Eğer fırsatınız varsa, metin üzerinde arkadaşlarınızla, Rusça tabii, tartışın.

Kolay gelsin.

Yayın Tarihi: 15.Ekim.2010, Cuma

Çekler ve Soğuk Savaş - 2

Bir önceki yazımda Çekler ve Soğuk Savaşı anlatmaya başlamıştım. 1960'lardan Kadife Devrim'e kadar olan olayları anlatan 2. bölüm aşağıda.

1960’lar, Çek kültürünün altın yılları haline gelmiş. Edebiyatta, tiyatroda ve sinemada ünü Çekoslovakya sınırlarını aşan ve hatta Batı’ya uzanan eserler vermişler. Ocak 1968’de, sessiz ve yumuşak başlı olarak tanınan Aleksandr Dubcek kabinenin başına gelmiş ve önceleri zayıf ve yavaş, ardından ancak çok büyük güçle durdurulabilecek bir ivmeyle değişim başlamış. Dubcek ve sonra başka politikacılar, reformu tartışır olmuşlar, ardından halk da bu yeni döneme katılmış. ‘Sosyalizmin insanı yüzü’nü ortaya çıkarması hayal edilen ‘Prag baharı’ böylece başlamış. Komünist partinin gücünü koruyacağı ama toplumun daha demokratik hale geleceği ve muhalefetin mümkün olacağı bir eylem planı ortaya konmuş. Basın daha özgür hareket etmeye başlamış. İçeride şüphecilerin olmasına rağmen büyük destek alan hareket, Sovyetler Birliği ile onun etkisindeki Polonya ve Doğu Almanya’dan ciddi tepki görmüş. Çeklerin diplomatik baskıya direndiğini gören Brezhnev, silahlı müdahale kararı almış ve 20-21 Ağustos gecesi, Sovyetler Birliği, Bulgaristan, Macaristan, Doğu Alman ve Polonyalı kuvvetler Çekoslovakya’ya yaklaşık 750 bin asker ve 6 bin tankla girmişler ve ‘bahar’ böylece sona ermiş. Çekoslovakya Komünist Partisi içinden her seviyede işgali kınayan açıklamalar gelmiş. Başkan Svoboda, bütün baskılara rağmen Dubcek’i görevden almayı reddetmiş. Halk, çağrılara uyarak şiddet içeren bir direniş göstermemiş ama çok kuvvetli bir pasif direnişte bulunmuş. Gösteriler düzenlenmiş, her fırsatta Sovyet askerleri ile uzun uzun tartışmalara girmişler, her yere pankartlar ve resimler asılmış, işgalcilere su ve yiyecek dahil hiçbir yardım sağlanmamış. Bu pasif de olsa kuvvetli ve ülkedeki her seviyeden gelen direniş sonunda işgalciler, Dubcek’in görevde kalmasına razı olmuşlar, ama reform hareketinin durmasını sağlamışlar ve 26 Ağustos 1968’de Çekoslovaklar Moskova Protokolü’nü imzalamak zorunda kalmış. Bu arada, Batı ne mi yapıyormuş? Sadece konuşuyormuşlar. Ocak 1969’da işgali protesto etmek için öğrenci Jan Palach kendini ateşe vermiş. Dubcek, Nisan 1969’a kadar görevde kalmış. O yıl Mart ayındaki Dünya Buz Hokeyi Şampiyonasında Çekoslovak takımının Sovyetler Birliği’ni yenmesinden sonra yapılan Sovyetler Birliği karşıtı gösterileri bahane eden Sovyetler Birliği, ülke ve Çekoslovakya Komünist Partisi üzerindeki baskıları artırmış ve yönetim değişikliğinin ardından reform hareketleri öncesine dönüşü hedefleyen ‘Normalizasyon’ dönemi başlamış.

1970’ler, ‘Normalizasyon’ adımlarıyla başlamış. Reform yanlıları partiden temizlenmiş, Sovyetler Birliği karşısında ülkenin egemenliği kısıtlanmış. Artık yılmış olan halk, suni de olsa yaşam standartlarının yüksek tutulmasının da etkisiyle fazla muhalefet göstermemiş. Muhalefet gösterenler ise, devletin neredeyse tek işveren olduğu ülkede işsiz kalmış, tacize uğramış, hapse girmiş. Hatta bu insanların çocuklarının bile eğitim hakları ellerinden alınmış. 1977’de yıllardır ilk kez organize muhalefet ortaya çıkmış. 6 Ocak 1977’de 77 Hareketi (Charter 77) isimli bir manifesto Batı Almanya gazetelerinde yayınlamış. ‘Plastic People of the Universe’ isimli rock grubunun tutuklanması ile tetiklenmiş hareket, temel insan hak ve özgürlükleri ihlallerinin ortadan kalkmasını talep eden ama politik muhalefet örgütü oluşturmak amacı olmayan Çekoslovak aydınların oluşturduğu bir grupmuş. Manifestoları, Çekoslovakya’da yer altında çoğaltılıp dağıtılmış, ülkede yasak olan ama gene de yayını olan Amerika’nın Sesi gibi radyolarda okunmuş. Hükümet, bu harekete sert tepki vermiş. Gazetelerde bunu aşağılayan yazılar çıkmış. Hareket üyeleri ise hapse kadar varan baskılarla karşılaşmış. Hareketin yayınlanmasının engellenmesi dolayısıyla, genel halk üzerindeki etkisi de o sırada az olmuş.

1980’ler, gelişmeler üzerinde içeridekilerden çok dışarıdaki olayların etkili olduğu yıllar olmuş. 1985’te Sovyetler Birliği’nde Gorbaçov’un başa gelmesi, ardından glastnost ve perestroika dönemi, 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılışı… Çekoslovakya’daki yaşlı ve yorgun yöneticilerin bu gelişmeleri Çekoslovakya’ya taşımak gibi çalışmaları olmamış, ama en azından baskıcı komünist rejim, arkasındaki Moskova desteğini kaybetmiş. Öbür taraftan, bu gelişmeler, halktaki cesareti artırmış. Önce Mart 1989’da Bratislava’da Katoliklerin toplanmış. Ardından Sovyet işgalinin yıldönümlerinde ve Jan Palach’ın kendisini yakışının yıldönümünde büyük gösteriler yapılmış. 17 Kasım 1989’da yapılan bir öğrenci gösterisinde polisin yönetim karşıtı ifadelere sert tepki göstermesiyle, halkta kıpırdanmalar artmış. 77 Hareketi ve diğer gruplar durumu protesto etmişleri, halk ise büyük gösterilerle ve grevlerle tepkilerini göstermişler. Şiddetin neredeyse hiç kullanılmadığı ‘Kadife Devrim’ böylece başlamış. Aralık 1989’da mevcut yönetim istifa etmiş ve 29 Aralık 1989’da Havel başkan seçilmiş. Böylece devrim, baş döndürücü bir hızla gerçekleşmiş olmuş. Yönetim demokratikleşmeye ve batıya yaklaşmaya başlamış ve 1993’te de ülke, Çek Cumhuriyeti ve Slovak Cumhuriyeti olarak ikiye bölünmüş.

Bundan sonra da hem Dünya hem Çek Cumhuriyeti için yepyeni bir dönem başlamış. Soğuk Savaş bitmiş.

Kaynaklar:

1. Kornej,. P., Pokorny, J., A Brief History of the Czech Lands to 2004, 2004, Prag

2. Borek, D., Carba, T., Korab, A., Legacy, Museum of Communism, Prag

3. http://en.wikipedia.org/wiki/History_of_Czechoslovakia

Fotoğraf: Aslıhan

Yayın Tarihi: 13.Ekim.2010, Çarşamba

Çekler ve Soğuk Savaş - 1

Prag’dan dün döndüm. Çeklerle ilgili dosyayı şimdilik kapamadan önce Soğuk Savaş döneminin Çekoslovakya’sı ile ilgili öğrendiklerimi anlatacağım. Daha önceden bu ülkeye ve o döneme ilişkin pek bilgim yoktu, gidince meraklanıp öğrenmeye başladım. Bu sürede öğrenebildiklerim yüzeysel ve kısıtlı sayıdaki kaynaktan. Yazı, biraz uzun oldu. O yüzden iki bölüm olarak yayınlayacağım. Bu bölüm, 1960’lara kadar olanları anlatacak. İkinci bölüm de 1960’lardan 1989’daki Kadife Devrim’e kadar olanları anlatacak.

Çekoslovakya, 1. Dünya Savaşı’ndan önce Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun bir parçasıymış. Savaştan sonra imparatorluğun yıkılması ile bağımsız bir devlet olmuş. 1920’ler çok iyi bir ekonomik büyüme getirmiş. Ancak ABD’de başlayan Büyük Buhran ile birlikte, ihracat odaklı Çekoslovakya sanayisi büyük darbe almış. 1932’de işsizlik oranlarının %25’e yaklaştığı tahmin ediliyor. Bu durum, hem sağ hem de sol görüşteki radikallerin giderek güçlenmesi sonucunu doğurmuş. 1921’de Moskova’nın desteği ve etkisi ile kurulmuş olan Çekoslovakya Komünist Partisi de bunların arasındaymış.

Çekoslovakya'da bunlar olurken, bütün Dünya'yı felakete sürükleyecek şekilde Almanya’da Hitler giderek güçleniyormuş ve Alman sınırındaki Alman nüfusunun yaşadığı bölgeler üzerinde hak iddia etmeye başlamış. Fransa ve İngiltere ise yaklaşan savaşı ne pahasına olursa olsun engellemeye çalıştığından Çekoslovakya’yı yalnız bırakmış. 29-30 Eylül 1938’de Fransa, İngiltere, İtalya ve Almanya Hitler’in taleplerini kabul eden Münih Anlaşması’nı imzalamışlar. Çekoslovakya, bu koşullara dirense de sonunda kabul etmiş. Ardından Polonya ve Macaristan’ın toprak talepleri gelmiş. Slovakya da ayrılarak Almanya tarafında yer almayı seçmiş. Ardından da Çek topraklarını Alman ordusu işgal etmiş. Sonraki yıllar yoksulluk, acı, baskı ve katliamlar. Çekler içeride Almanlara direniş gösterdikleri gibi SSCB, Fransız, İngiliz ve Polonya ordularının içinde de Çek birlikleri Almanlara karşı savaşmış. Nazi Almanya’sının yenilgisinin yaklaştığı 12 Aralık 1943’te Sovyetlerle bir anlaşma imzalayan Çekler, aslında savaş sonrası dönemdeki yönlerini belirlemiş olmuşlar. Bu arada Almanya güdümlü Slovaklar da yeniden Çekoslovakya’nın bir parçası olarak Almanlara karşı direnişte yer almış. 9 Mayıs 1945’ta Kızıl Ordu, Prag’a girerek Çekoslovakya’nın kurtuluşunu tamamlamış. Savaşın ardından Münih Anlaşması’nın konusu olan Çekoslovakya topraklarındaki Almanlar göçe zorlanmış ve bu zorunlu göç sırasında 6.500 civarında Almanın öldürüldüğü, 20 bininin ise göçün getirdiği bitkinlik ve tükenmeden dolayı öldüğü tahmin ediliyor.

2. Dünya Savaşı sonrası Çekoslovakya’da manzara aşağı yukarı şöyleymiş: Başta demokratik bir başkan olan Benes var. Halk, Münih Anlaşması ile Çekoslovakya’yı yalnız bırakan Batı’ya kırgın, ama Kızıl Ordu’ya sempati var. Moskova destekli Çekoslovakya Komünist Partisi disiplinli ve iyi örgütlü bir şekilde gücü ele geçirmek için çalışıyor. Dışarıda ise Sovyetler Birliği büyük güç olarak Orta Avrupa’nın kaderini belirleyecek adımları atmaya başlıyor. Bu arada, savaş öncesi büyük partilerin faaliyetleri yasaklanıyor. Madenler, sanayi tesisleri, bankalar millileştiriliyor. Sendikalar güç kazanıyor.


Sonuçta 26 Mayıs 1946 seçimlerinde Çekoslovakya Komünist Partisi %40 gibi çok yüksek bir oy oranını almış ve Çekoslovakya’da yeni bir çağ başlamış. Parti elde ettiği bu gücü artırmak için Sovyetler Birliği destekli ve güdümlü çalışmalarını yoğunlaştırmış. Bu arada, savaş sonrası Sovyet etkisini kırmak isteyen ABD, meşhur Marshall Planı’nı hazırlamış ve bu yardımı Çekoslovakya’ya da önermiş. Kabinedeki komünist bakanların da desteği ile planın müzakere edileceği Paris Konferans’ına katılma kararı almış. Bu yaklaşım, Stalin’in büyük tepkisini çekmiş ve Çekoslovakya bu karardan vazgeçmek zorunda kalmış. Stalin, 1947 sonbaharından itibaren Çekoslovak komünistler ve Çekoslovak Komünist Partisi’nin başındaki Gottwald üzerindeki baskısını artırarak, komünist zafere artık ulaşılması talimatını vermiş. Bunun üzerine tüm gücüyle bastıran komünistler, silahlı işçilerden oluşan Halk Milislerinin de verdikleri gözdağı ile korku ve baskı ortamı yaratmayı başarmışlar. Daha fazla millileşme taleplerinde bulunmuşlar. Artan komünist ilerlemesine karşı Şubat 1948’de kabinedeki komünist olmayan 12 bakan, hükümeti düşürme planıyla istifalarını vermiş ama bu istifalar hükümetin düşmesine değil ama yerlerinin komünist olmayan partilerdeki Gottwald’ın adamları tarafından doldurulmasına neden olmuş. Ardından Haziran’da yaşlı ve hasta başkan Benes, yeni komünist anayasayı onaylamayı reddederek istifa etmiş. Kısa sürede, Sovyetler Birliği tarafından yönlendirilen bir komünist diktası ülkede egemen olmuş. Gizli polis baskısı başlamış. Savaşta Almanlara karşı savaşmış komünist olmayan subaylar tasfiye edilmeye başlamış, bir kısmı yargılanmış, hatta idam edilmiş. Bunların arasında 2. Dünya Savaşı’nda Çek istihbaratının başında yer almış General Heliodor Pika da varmış. Gerçek ‘suç’ kavramının aslında hiç de önemli olmadığı siyasi yargılamalarla bir cadı avı devam etmiş. 1950 yılında bu davalardan en ünlülerinden birinin sonunda, faşistlere karşı mücadele etmiş olan Milada Horakova, aslında sadece muhalefetini gösterdiğinden dolayı idam edilmiş. Cadı avı bir kez başladıktan sonra, artan paranoya ile bu yargılamalar Komünist Parti içinden bile kurbanlar vermeye başlamış, eski genel sekreter Rudof Slansky’ye kadar uzanmış. Çekoslovakya’da, komünist dikta yönetiminde politik nedenlerle yargılanmış 200 binin üzerinde insan olduğu tahmin ediliyor. Öte yandan ülkenin ekonomik hayatı da Sovyetler tarafından yönlendirildiği gibi şekillendirilmeye devam etmiş. Sanayide tüketici ürünleri üretimi ihmal edilirken, bütün kaynaklar ağır sanayi ve savunma sanayine yönlendirilmiş. Tarım, büyük ölçüde kollektivist hale dönüştürülmüş ve üretimde büyük düşüşler yaşanmış. Özel olan küçük iş yeri sayısı çeşitli baskılar altında çok azalmış. Bu sorunlar nedeniyle, 1953’te özel tasarrufları azaltan ve yaşam standardını düşüren bir para rejimine geçilme ihtiyacı duyulmuş. Bu nedenle bastırılması için Halk Milislerinin ve askerlerin çağrılması gerektiği gösteriler olmuş. Ama halkın ihtiyaçlarını daha fazla dikkate alan politikalar da uygulamaya konmuş. Büyük diktatör Stalin’in şerefine dünyadaki en büyük Stalin anıtı, 5 buçuk yıllık inşasının ardından ve şerefine yapıldığı Stalin’in de ölümünden 2 yıl sonra , 1955 yılında Prag’da açılmış. İronik olarak, anıtın açılışının ardından gelen birkaç ay içinde Moskova’da Nikita Khruschev, Stalin’in suçlarını anlatan ama bundan bütün sistemin sorumlu tutulamayacağını belirten bir açıklama yapmış. Bu açıklama Çekoslovakya’da mümkün olduğu kadar gizli tutulmaya çalışılmış ama bu konuda pek de başarılı olunamamış. Bu arada anıtın varlığı iyiden iyiye absürt bir hale gelmiş. Ama ancak 1962’de 800 kg. patlayıcı kullanarak yıkabilmişler. Khruschev’in açıklamaları, bazı sarsılmaz düşünceleri şüphe duyulur hale getirmiş olsa da parti, tartışmaların önünü kesebilmiş. Yakın dönemin terör ortamından yılmış ve ekonomideki göreceli iyileşmeden dolayı sakinleşmiş olan halk, fazla ileri gitmek istememiş.

Şimdilik bu kadar... Prag Baharı ve daha fazlası bir sonraki yazıda...

Fotoğraf: Aslıhan

Yayın Tarihi: 10.Ekim.2010, Pazar

‘50 Русских текстов: Книга для чтения на русском языке для иностранцев’ Kitabı

Bu günlüğü okuyanlar bilir, Rusça öğrenirken okuma malzemesi az, diye bir şikayetim vardır. O yüzden de bu derde deva elime geçen her iyi okuma kitabından bahsetmek istiyorum. Bugün anlatacağım ‘50 Русских текстов: Книга для чтения на русском языке для иностранцев.

Kitap, maalesef, Türkiye’de kolay bulunabilir bir kitap değil. Bana kurstan Rusça hocam verdi. Yazarları, И.Г. Губиева ve В.А. Яцеленко. Yayınevi Русский Язык Курсы. 2008’de Moskova’da basılmış.

Kitapta giderek zorlaşan 50 tane okuma parçası var. Yazarlar, temel seviyeden orta seviyeye kadar okunabilir demişler. Bence de özellikle ilk metinler ТРКИ Orta Seviye’ye (TORFL Basic Level) uygun (Dilbilgisi açısından isim, sıfat ve zamir çekimlerini bilmeniz gerekli.), sonuna doğru ТРКИ – 1’in (TORFL Level 1) okuyacağı hale geliyor. Yazarlar, yaklaşık 500 kelimelik bir kelime bilgisinin gerekli olduğunu söylemişler. Metinler, kısa 2-3 sayfalık metinler. Konuları farklı. Rus tarihi, coğrafyası, kültüründen bahseden parçalar var, edebiyat metinlerinden uyarlanmış parçalar var, ayrıca kısa öykü ve şakalar da var. Her parçanın sonunda metin üzerine anlama ve tartışma soruları var. Kitabın sonunda Rusçadan İngilizce ve Fransızcaya sözlük de var. Parçaların başında küçük resimler var ama onun dışında resimli bir kitap değil. Siyah – beyaz.

Kitabı ben yeni aldım. Bana biraz basit geldi, ama gene de keyifli olduğunu düşünüyorum. Yavaş yavaş orijinalinden okuyabilir seviyeye geldim, ama o okumalar da genellikle sözlükle ve acı çekerek oluyor. O yüzden arada böyle rahat okumaları seviyorum. Seviyesi kitaba uygun kişiler içinse kitabın çok yararlı olacağını düşünüyorum. Metinlerin kısa olması çok iyi. Bir oturuşta yorulmadan okuyabiliyorsunuz. Şakaların hepsi komik değil ama genel olarak parçaların kendisi de fena değil, aralarında ilginç olanlar da var.

Kitabı bulma olanağınız olursa, bence kaçırmayın. Keyifli okumalar…

Yayın Tarihi: 8.Ekim.2010, Cuma

Çekçe

Çekçe de nereden çıktı, demeyin. Cumartesi’den beri Prag’dayım. O yüzden biraz Çekçeye kafa yoruyorum.

Çekçe, Slav dillerinin batı koluna dahil. Slovakça, Lehçe ve Sorbça da bu gruba dahil. 12 milyon kişi tarafından konuşuluyor. Alfabesi Latin alfabesi. Çok fazla sessiz harfin bir araya geldiği kelimeler var.

Çekçe ve Rusça birbirlerine zayıf olarak bağlı diller. Rusça Slav dillerinin doğu grubuna dahil. İnternette biraz araştırınca dilbilgisi kurallarının benzer olduğuna karar verdim. Çekçede de isim ve sıfatlar üç cinste oluyor. İsim ve sıfatlar, Rusçadakinden bir fazla, yalın hal dahil, yedi halde çekiliyor. Cümlenin öğeleri, Rusçadaki gibi, farklı sıralanabiliyor, sıralama vurgulanan unsuru değiştiriyor. Fiil çekimleri de benziyor. Örneğin, gelecek zaman iki şekilde yapılıyor Biri doğrudan fiili çekerek biri ‘olmak’ fiiliyle. Tamamlanmış-tamamlanmamış fiiller de var.

Rusçayı yarım yamalak bilen biri olarak, bazen yazılanları anladığım oluyor. Hatta, Rusçanın Latin harfleriyle yazılmışı gibi geliyor. Mesela yukarıdaki resim, komünist döneme ait bir propaganda posterinden. Çevirisi ‘Kore’ye barış! Özgürlük ve bağımsızlık savaşlarında Kore halkına zafer!’ imiş. Okuduğumda ilk cümleyi, ‘Kore halkı’ ve ‘özgürlük ve bağımsızlık savaşlarında’ ifadesini anlamıştım. Çok dikkatli dinlediğim bir haberde de haberin bir yangınla ilgili olduğunu tahmin etmiştim ve doğru çıkmıştı. Yolda haritaya bakarken beni gören bir teyzenin ‘Yardıma ihtiyacınız var mı?’ diye sorduğunu da anladım. Cevabının İngilizce verdim, ama olsun. Bir seferinde de bir dükkanda iki satıcının benim alışverişimle ilgili konuştuklarını anladım. Aslında hiç bilmediğim bir dil. Daha ne olsun?

Araştırdıklarımdan ve kendi gözlemlerimden gördüğüm, Rusça bilen biri, Çekçeyi göreceli olarak rahat öğrenir. Tabii tersi de kolay olur. Gene de ‘Aslıhan Çekçe öğreniyor’ isimli bir bloga rastlarsanız, o Aslıhan başka bir Aslıhan’dır.

Bağlantılar:

1. http://www.locallingo.com/czech/grammar/index.html


2. http://en.wikipedia.org/wiki/Czech_language

Fotoğraflar: Aslıhan

Yayın Tarihi: 6.Ekim.2010, Çarşamba

'Stories From Today’s Russia' Kitabı (Рассказы из Сегодняшней России)

Daha önceleri de sık sık lafı geçti. Rusçayı öğretmeye yönelik yayın oldukça az. Benim her zaman en çok sorun yaşadığım konu, seviyeme uygun okuma malzemesi bulmak oldu. TORFL seviye-1 aşamasındayken bulduğum ve keyifle okuduğum bir öykü kitabından bahsetmek istiyorum.

Kitabın adı ‘Stories From Today’s Russia: A Reader for Intermediate Students of Russian’ (Рассказы из Сегодняшней России). Yazarları Ludmila Derevyanchenko, Ludmila Tschakh, Svetlana Kokoryshkina. Yayın yeri National Textbook Company, Illinois, ABD, yayın yılı 1995. Ben kitabı Amazon’dan almıştım. Az önce baktım, orada hala var.

Kitabın içinde 3 tane öylü var. Her öykü bir kaç bölümden oluşuyor ve her bölümün sonunda o bölümle ilgili bir kaç soru var. İngilizce biliyorsanız, her sayfanın altında, o sayfadaki bilinmeyen kelimelerin İngilizcesini de vermişler.

Öykülerin kendileri güzel öyküler, sadece Rusça çalışma diye okumuyorsunuz. İlk öykü, yabancı bir öğrencinin St. Petersburg’da yaşayan arkadaşını ziyaretini anlatıyor. İkincisinde bir Rus ailesiyle yaşayan kutup ayısının gerçek hikayesi var. Üçüncüsü ise ıssız adaya düşen bir çocuğun öyküsü. Özellikle ikinci öyküyü çok sevmiştim. O sırada kelimeler biraz zorluyordu ama gene de benim için keyifli okumalar olmuştu.

TORFL seviye-1’de Rusça okuma malzemesi arayanlara kesinlikle öneririm.

Yayın Tarihi: 3.Ekim.2010, Pazar

Merdiven Serisi (Лестиница)

Bugün Merdiven kitabından bahsetmek istiyorum. Kitapçılarda Rusça dil kitapları arasında bulunuyor.

Merdiven’in Rusçası ‘Лестиница’. 3 kitaptan oluşuyor. İlk kitap ana kitap, ikincisi egzersiz kitabı, üçüncüsü dilbilgisi egzersizleri, dilbilgisi özetleri ve kelimeler. Türkiye’de yayınevi Multilangual Yabancı Dil Yayınları. Yazarı М.Н. Аникина.

Kitap 21 basamak (ступень) olarak düzenlenmiş bölümlerden oluşuyor. Bittiğinde aşağı yukarı TORFL Orta Seviyeyi (Basic Level) tamamlamış oluyor. Bölümlerin sıralaması ve ilerleyişi güzel. Her bölüm sonunda kelime ve kalıpların verildiği özetler var. 3. kitaptaki dilbilgisi egzersizleri ayrıntı ve istisnaları da öğrenmenizi kolaylaştıracak şekilde. 2. ve 3. kitaptaki egzersizler için cevap anahtarları da var. Ayrıca 3. kitaptaki özet gramer tabloları da kullanışlı. Siyah beyaz, biraz sıkıcı görünümlü, ama iyi bir seri.

Bu seriyi genel olarak, beğenmeme rağmen, ana kitap olarak önermem. Bence Rusya’ya Doğru, ana kitap olarak gene de en iyisi. Ayrıca, Merdiven’in temel seviyeden öteye geçmemesi de başka bir sorun. Ama ilave malzeme olarak temel seviyenin sonuna kadar çok iyi bir kitap. 1. kitaptaki okuma parçaları, ilave okuma malzemesi arayanlar için güzel seçenekler. 1. ve 2. kitap, dilbilgisi konuları dışında da egzersiz olanağı sunuyor. Ayrıca, konuşma ve kompozisyon yazmaya yönelik egzersizler de var ki, bu tip egzersizleri başka kaynaklarda bulmak göreceli olarak zor.

Eğer öğrendiklerinizi pekiştirmek için temel seviyede ilave kaynağa ihtiyacınız varsa, Merdiven seçeğini değerlendirebilirsiniz. Tırmanmada kolay gelsin.


Fotoğraf: Aslıhan

Yayın Tarihi: 1.Ekim.2010, Cuma