Sayfalar

Жизнь в Турции – Türkiye’de Yaşam Dergisi

Türkiye’de yaşayan Ruslar için çıkartılan, Türkiye’de basılan Rusça bir dergi olduğunu biliyor muydunuz?

Adı Жизнь в Турции, Türkiye’de Yaşam. İki ayda bir yayınlanan bir dergi. İlk sayısı, Haziran-Temmuz 2010 sayısı. Yaklaşık 80 sayfalık, kaliteli renkli baskısı olan bir dergi. Tavsiye edilen fiyatı 7 TL. Antalya’da basılıyor.

Derginin hedef kitlesi, Türkiye’de yaşayan ve Türkiye’yi ziyaret eden Rusça konuşan kişiler. Dolayısıyla, Türkiye’deki turistik yerler, Türk mutfağı, Türkiye’deki iş olanakları, yakınlardaki faaliyetler, Türk tarihi ve kültürü gibi yabancıların ilgisini çekecek konuları anlatan makaleler içeriyor. Makaleler kısa ve okuması rahat. Yazarları da yabancılar. Bu sayede, Rusların Türkiye’yi nasıl gördüğü ile ilgili bir bakış sağlıyor.


Dergi, Rusça çalışanlar için iyi bir kaynak olabilir. Makaleler kısa, konular tanıdık. Bu yüzden, metinler orjinal olmasına rağmen okuması, ana dili Rusça olmayanlar için göreceli olarak rahat. Türkiye’de basıldığı çin de ucuz ve kolay ulaşılabilir. Henüz Ankara’da dergi satan yerlerde görmedim. Ama bizim kursta, Active English’te satıyorlar. İnternet sayfasına girerseniz abonelik de mümkün.

Derginin internet sitesi: www.lifeinturkey.ru

Ben bir göz atın, derim.

Fotoğraf: Aslıhan

Yayın Tarihi: 28.Şubat.2011, Pazartesi

Sayılarla Rusya

· 17.098.242 km2 yüzölçümü ile Dünya’nın en geniş yüzölçümüne sahip ülkesidir.

· Kara sınırlarının uzunluğu 20.241,5 km’dir ve 37.653 km kıyı şeridine sahiptir.

· 2010 yılı itibariyle 139.390.205 nüfusu ile Dünya’da en büyük nüfusa sahip 9. ülkedir. Dünya’nın en büyük nüfusa sahip ülkesi Çin’in yaklaşık onda biri nüfusa sahiptir.

· En büyük şehri olan Moskova’da 10,523 milyon kişi yaşamaktadır.

· 15 yaş üzeri nüfusta okuma yazma oranı %99,4’tür.

· Kişi başına milli geliri 15.900$ ile Dünya’da 71. sırada gelmektedir.

· Milli gelirin %62’si hizmetlerden, %33,8’i sanayiden ve %4,2’si tarımdan gelmektedir.

· 2010 yılında günlük petrol üretimi 10,12 milyon varil ile Dünya’da 1. sıradaydı.

· 2009 yılında ABD’nin ardından 583,6 milyar m3 ile 2. en fazla doğalgazı üretti.

· 2010 yılında 376.7 milyar $’lık ihracat ile Dünya’nın en büyük 13. ihracatçısıydı.

· 2009 yılında toplam ihracatının %4,3’ünü Türkiye’ye gerçekleştirdi.

· 2010 yılında 237,3 milyar $ ithalat yaptı.

· Toplam 87.157 km. ile Dünya’nın en uzun demiryoluna sahip 2. ülkesidir. Demiryolu uzunluğunda 226.427 km. ile ABD 1. sıradadır.

· Milli gelirinin %3,9’unu askeri harcamalara ayırmaktadır.

Kaynak: CIA World Fact Book

Yayın Tarihi: 26.Şubat.2011, Cumartesi

Sık Yolculuk Edenlere 15 Öneri

Dünya küresel bir köy haline geldi. Hem iş için hem de gezmek için artık daha sık ve daha uzun mesafelere gidiyoruz. Yabancı dil öğrenenler için iyi bir fırsat. Bambaşka nedenlerle dilini öğrendikleri ülkelere gidebilirler veya o dili konuşan insanlarla karşılaşabilirler. Ama iş veya gezmek için yaptığınız seyahatin dilini öğrendiğiniz ülke ile alakası yoksa, çalışmalarınız kesintiye uğrayabilir. Benim de işim gereği ve gezmeyi çok sevdiğimden dönem dönem sık seyahatlerim olabiliyor. Eğer bunlar, Rusça konuşulan ülkelere değilse, Rusça çalışmalarımı baltalıyor. Böyle dönemlerde hem ders kaçırıyorum, hem de çalışacak zaman bulmakta zorlanıyorum. O yüzden de Rusçadan çok uzak kalmamak için tedbir almam gerekiyor. Ama insanların bu kadar hareket halinde olduğu bir dünyada ister istemez her yolculukta küçük de olsa fırsatlar karşıma çıkabiliyor.

Aşağıda, kendi tecrübelerimden çıkardığım, Rusça konuşulan yerler dışındaki yerlere seyahat eden gezginler için 15 önerim var:

1. Yol hazırlıklarınızın bir parçası olarak Rusça çalışmaya nasıl devam edeceğinizi planlayın. Çok yoğun bir programınız olsa bile gerçekçi bir planlamayla az da olsa Rusça çalışmaya zaman ayırabilirsiniz. Önceden planlama, hem gerekli çalışma malzemesini yanınızda götürmenizi sağlar, hem de psikolojik olarak kendinize söz vermiş olursunuz. Planlamanızı yaparken, ne kadar ağırlık taşıyabileceğinizi, ne kadar zamanınız olabileceğini, yolculuklarda ne kadar zorunlu bekleme sürelerinin olacağını göz önüne alın.

2. Fazla ağırlık taşıyamayacaksanız ve fazla zamanınız olmayacaksa okumak, diyalog ezberlemek, kelime tekrarı gibi çalışmalar yapabilirsiniz. Kitapların tamamını taşımak yerine, işinize yarayacak bir kaç sayfanın fotokopisini götürebilirsiniz.

3. Sık seyahat ediyorsanız ve i-pod veya Mp3 çalarınız yoksa, bir tane edinin. Fazla üstün özellikleri ve yüksek kapasitesi olmayan bir Mp3 çaları çok ucuza alabilirsiniz.

4. Yanınızda mutlaka küçük bir sözlük, küçük bir not defteri ve kalem bulundurun. Beklenmedik fırsatları değerlendirebilirsiniz.

5. Özellikle yurtdışına seyahat ediyorsanız, havaalanlarında kitap ve gazete satan yerlerde Rusça kitap, dergi ve gazete satıp satmadıklarına bakın. Büyük şehirlerde kitap, CD ve DVD satan büyük mağazalara da bakın. Türkiye’de bulmakta zorlanılan bir şeyleri bulabilirsiniz.

6. Otellerdeki televizyonlarda, Rusça kanallar olabilir, kontrol edin. Televizyon seyretmeye zamanınız olmasa bile, siz sabah hazırlanırken Rusça açık olursa, bir kaç kelime yakalayabilirsiniz.

7. Tren yolculukları, uçak yolculukları ve aktarmalardaki beklemeler, Rusça çalışmak için çok iyi fırsatlar olabilir. Önceden planlayın. Yanınıza okuma parçaları, kelime listesi, dinleme malzemesi veya bir kaç sayfa egzersiz alabilirsiniz.

8. Eğer arabayla seyahat ediyorsanız, Rusça dinleme parçaları ile çalışabilirsiniz. Eğer Rusçayla ilgilenmeyen birileriyle seyahat ediyorsanız ve kulaklık kullanma olanağınız yoksa, Rusça müzik dinlemeyi teklif edebilirsiniz. Yol arkadaşlarınızın hoşuna gidebilir. Saatlerce dinleyip yol arkadaşlarınızı sıkmayın ama uzun bir yolculukta aralarda 5-6 parçaya itirazları olmayabilir.

9. Otobüs yolculuklarında, yol sizi tutuyorsa, dinleme malzemeleri kullanabilirsiniz.

10. Özellikle uluslar arası yolcuların olduğu ortamlarda çevrenize dikkat edin. Rusça konuşan birileriyle tanışabilirsiniz.

11. Eğer dizüstü bilgisayarınızı yanınızda götürüyorsanız, film seyredebilirsiniz. İnternetiniz olacaksa da bir iki Rusça sitesini ‘Sık kullanılanlar’a ekleyin.

12. Planlamalarınızda ve özellikle beklentilerinizde gerçekçi olun. Gerçekçi olmayan yüksek hedefleriniz olursa hem fiziksel olarak bavulunuzda hem de zihinsel olarak kafanızda gereksiz yük taşırsınız. Eğer gezmesi ilginç bir yere hem de ilk kez gidiyorsanız, bir kaç gün Rusça çalışmasanız da olur.

13. İş için de olsa seyahatler eğlencelidir. Özellikle, kısa seyahatler için planladığınız çalışmalar eğlenceli olsun.

14. Seyahatler sırasında gün içinde Rusça çalışmak için en emin zaman sabahlarıdır. Sabah odadan çıkmadan 10-15 dakika Rusça çalışın. Günün kalanında başka fırsat çıkarsa gene çalışırsınız. Ama çok yorulursanız, iş uzarsa, iş yemeği veya gezme – eğlenme fırsatı çıkarsa, suçluluk duymazsınız.

15. Seyahat sırasında az da olsa Rusçaya zaman ayırabildiyseniz, kendinizle gurur duyun ve kendinize küçük bir ödül verin.

DönüşteRusçaya geri dönmekte zorlananlar için önerilerimi daha önce yazmıştım.

İyi yolculuklar...

Yayın Tarihi: 23.Şubat.2011, Çarşamba

Zamanı Az Olan ve Rusçayı Kursta Öğrenenlere Çalışma Planı

Bugün benim gibi Rusçayı kursta öğrenenler ve Rusçaya çok az zaman ayıranlar için pratik bir çalışma planı öneriyorum. Tipik bir kurs programı için benimkini örnek olarak kullanacağım. Benim derslerin Cumartesi ve Pazar 10.00-13.00 arası. Programı ve yükü farklı olanlar bu tipik planı kendilerine göre uyarlamak için rehber olarak kullanabilirler.

Bir hafta içerisinde yapılacaklar:

1. Derslere hazırlık: Her dersten bir gün önce veya aynı gün, o derse hazırlık yapmak ve derste işlenecek konulara göz atmak çok yararlıdır. Ders sırasında derse odaklanmanıza yardımcı olur, zor ve dikkat gerektiren konuları önceden bilirsiniz. Takip ettiğiniz kitaplarda, geldiğiniz yerden sonraki sayfalara, yarım kalmış okumalar varsa, onların devamına göz atmanız yeterlidir. Bazı öğretmenler sonraki derslerde işleyecekleri konuları söylerler. Onların söylediği yerlere bakabilirsiniz. Dersi önceden öğrenmeye çalışmayın, sadece işleyeceğiniz yerlere göz atın; dilbilgisi tablolarına bakın; okuma parçalarının başlıklarına, ara başlıklarına resimlerine bakın. Amaç, sadece işlenecek konularla ilgili genel bir fikre sahip olmak. 3 saatlik bir ders bloğundan önce ayırabileceğiniz zamana göre 15-30 dakika arası yeterlidir.

2. Derslerin tekrarı: Her dersten sonra, mümkünse aynı gün, değilse bir sonraki gün, o derste yapılanları tekrar etmek, öğrendiklerinizi pekiştirmenize ve ayrıntıları hatırlamanıza çok yardımcı olur. Bu tekrarın kalıcı olması için dersten mümkün olduğu kadar kısa bir süre sonra yapmak gereklidir. Vakti az olanlar, 3 saatlik bir ders bloğundan sonra 15-30 dakika tekrara ayırabilirler.

3. Ödevler: İyi kurslar ve iyi öğretmenler, konuyu kavramanıza yardımcı olacak ödevler vereceklerdir. Söz konusu olan kurs olduğunda, yaptırımı az olduğundan, sınıf arkadaşlarınız ödevleri yapmama eğiliminde olabilirler. Ben gene de ödevleri yapın derim. Tipik bir kursta, ödev yapmaya ayırmanız gereken zaman haftada 1 saat civarında olacaktır.

4. Kelime öğrenme: Ders olamayan günlerde her gün, düzenli olarak kelime öğrenmeye 5 dakika ayırın ve sadece 2 kelime öğrenmeye çalışın. Daha fazla kelimeyle uğraşırsanız, aklınızda kalmayacaktır. 2 kelimeyi de küçümsemeyin. Ayrıca kelime öğrenmeye zaman ayırmasanız bile zaten kelime öğreniyorsunuz. Eğer haftada iki gün kursunuz varsa ve sadece diğer günlerde bu 2 kelimeyi çalışırsanız haftada 10 kelime, ayda 40 kelime demektir. Hiç de az değil, yeter ki öğrenin. Bu iki kelimeyi de çok kullanılan kelimelerden seçin. Haftada bir kez de ilave 15 dakika ayırıp, o hafta öğrendiğiniz kelimeleri tekrar edin.

5. Eğlenceli proje: Aşağı yukarı bir haftada, günde 10-15 dakika ayırarak tamamlanacak, sizi eğlendiren bir proje seçin. Bir şarkıyı öğrenmek, şiir ezberlemek, bir öyküyü okumak, bir filmi seyretmek gibi. Ders olmayan günlerde her gün 10- 15 dakika ayırarak bu projenizi tamamlayın.

Yukarıdaki 5 maddeyi yapacağınız, Cumartesi Pazar 10.00-13.00 arası kurs olan tipik bir haftalık plan şöyle olacaktır:

Pazartesi: 10-15 dakika eğlenceli proje, 5 dakika kelime öğrenme

Salı: 10-15 dakika eğlenceli proje, 5 dakika kelime öğrenme

Çarşamba: 1 saat ödev, 10-15 dakika eğlenceli proje, 5 dakika kelime öğrenme

Perşembe: 15 dakika geçen hafta kelimelerinin tekrarı, 10-15 dakika eğlenceli proje, 5 dakika kelime öğrenme

Cuma: 15-30 dakika Cumartesi dersine hazırlık, 10-15 dakika eğlenceli proje, 5 dakika kelime öğrenme

Cumartesi: 3 saat ders, 15-30 dakika dersin tekrarı, 30 dakika varsa ödev, 15-30 dakika Pazar dersine hazırlık

Pazar: 3 saat ders, 15-30 dakika dersin tekrarı

Yayın Tarihi: 20.Şubat.2011, Pazar

Bugün Benim Bir Sorum Var

Biliyorsunuz, bu internet günlüğünün amacı, Rusça öğrenmeye çalışırken biriktirdiklerimi sizlerle paylaşmak. Ama bugün, ben size bir şey sormak istiyorum.

Biraz yaşla alakalı, biraz da yapı meselesi galiba, oldum olası, teknolojiye mesafeli durmuşumdur. Rusçayı öğrenmeye çalışırken de internetteki Rusça öğrenme kaynaklarına uzak kaldım. Zaman zaman Rusça öğrenme sitelerine rastlıyorum, ama bir kaç istisna dışında, genellikle çok basit bir kaç dersten ibaretler.

Ben de sizlere sorayım, diye düşündüm. İnternetteki bildiğiniz iyi Rusça öğrenme sitelerini bu yazıya yorum olarak yazar mısınız?

Yayın Tarihi: 16.Şubat.2011, Çarşamba

Иван Алексеевич Бунин – Ivan Alekseyeviç Bunin

Bugün edebiyat dalında Nobel ödülünü kazanan ilk Rus yazardan bahsetmek istiyorum: Иван Алексеевич Бунин (Ivan Alekseyeviç Bunin).

Bunin, 1870’de Rusya’nın ortasında yer alan Воронеж'de, toprak sahibi bir ailenin oğlu olarak doğmuş. Çocukluğu ve gençliği ailesine ait topraklarda geçmiş. 1887’de ilk kez bir şiiri yayınlanmış. Ondan sonra da çeşitli şiir, nesir ve çevirileri basılmış. Meşhur olması biraz yavaş olmuş. Kendisi bunun nedenini politik tartışmalardan uzak durması ve herhangi bir edebiyat ekolüne dahil olmaması olarak açıklamış. Genellikle taşrada yaşamış ve Türkiye dahil pek çok ülkeye seyahatleri olmuş. 1898’de boşanmayla sonuçlanan ilk evliliğini yapmış. Bu evlilikten bir oğlu olmuş, ama oğlu 5 yaşında vefat etmiş. 1901’de Puşkin ödülü almış. 1906’da ikinci kez evlenmiş. 1910’da Деревня (Köy) isimli ilk romanını yayınlamış. Mayıs 1918’de Bolşevik Devrimi’nden sonra Moskova’dan ayrılmış, 1920’de ise Rusya’yı tamamen terk ederek Fransa’ya yerleşmiş. 1933’de Nobel ödülünü almış. Uzunca bir süre Sovyetler Birliği’nde eserlerinin yayınlanmasına izin verilmemiş. 1953’te Paris’te kalp krizi yüzünden vefat etmiş.

Bunin, Türkiye’de pek tanınan bir yazar değil. Idefix’te ve Pandora’da baktım, sadece Деревня (hem Türkçe hem Rusça olarak) ve Arsenyev’in Yaşamı (Türkçe) var. Benim Bunin’den haberdar olmam ise kurs sayesinde oldu. Orijinal eserlerini internette bulmak mümkün. Öykülerini severek okuyorum. Benim okuduğum eserlerinin bir kısmı Rusya’daki taşra hayatı ile ilgiliydi. Taşra hayatını anlatırken hiç romantik değil. Hatta biraz acımasız. İlk okuduğum eseri ise Devrim’den sonra Fransa’ya göç etmiş Ruslarla ilgiliydi.

Eserleri Türkiye’de biraz zor bulunmakla birlikte, okumanızı öneririm.

Bağlantılar:

1. http://en.wikipedia.org/wiki/Ivan_Bunin

2. http://ru.wikipedia.org/wiki/%D0%91%D1%83%D0%BD%D0%B8%D0%BD,_%D0%98%D0%B2%D0%B0%D0%BD_%D0%90%D0%BB%D0%B5%D0%BA%D1%81%D0%B5%D0%B5%D0%B2%D0%B8%D1%87

3. http://nobelprize.org/nobel_prizes/literature/laureates/1933/bunin-autobio.html

Yayın Tarihi: 13.Şubat.2011, Pazar

Kendi Başına Rusça Öğrenme Kılavuzu-2

Daha önceki yazımda, kendi kendine Rusça öğrenenler için oluşturduğum kılavuzun ilk bölümünü yayınlamıştım. Bu da ikinci bölümü.

Diğer Destekler

Kendi kendine çalışırken desteğe ihtiyaç duyuduğunuzda başvurabileceğiniz yerler şöyle:

1. Tercüme siteleri: Rusçayı kendi kendine öğrenenler, karşılaştıkları ifadeleri mevcut bilgileri ile anlayamazlarsa, tercüme siteleri yardımcı olacaktır. Bunun yanında Rusçada sözlükte kelime aramanın ilave zorluğu vardır. Zira, fiiller, isimler, sıfatlar ve zamirler çekilir. Bu yüzden, özellikle bu dili yeni öğrenenler, karşılaştıkları kelimelerin yalın hallerini bilemediklerinden sözlükte bulmakta zorluk çekebilir. Bu tip durumlarda da çeviri sitelerine başvurabilirler. İki tane çeviri sitesini tanıtan bir yazıyı daha önce yayınlamıştım.

2. Dilforum: Bu forum sitesi, anlamakta zorluk çektiğiniz bir konuyu danışmaya ihtiyaç duyduğunuzda, ilave kaynak aradığınızda, başka Rusça öğrenenlere ulaşmak istediğinizde başvurabileceğiniz bir platform sunuyor. Ancak, bütün iyi niyetlerine rağmen, bazen sorulara bazen yanlış cevaplar verilebilir. Sorunun devamındaki yazışmaları takip etmek, daha güvenilir kaynaklardan da kontrol etmek bu yanlış cevaplara karşı tedbir olacaktır. Bu siteyi daha önce ayrıntılı olarak anlatmıştım.

3. Şarkı, radyo dinlemek, film, televizyon seyretmek: Bu kılavuzun ilk bölümünü yayınladıktan hemen sonra gelen bir yorum da bu konuya dikkat çekiyordu. Herhangi bir yabancı dili öğrenirken, o dilde müzik dinlemenin, film seyretmenin çok yararı olacaktır. Eğlenceli, çok çaba gerektirmeyen öğrenme yöntemleridir. Öğrenilenlerin pekişmesini sağlar. Telaffuza faydası vardır. Burada karşılaştığım iyi grupları, radyoları, filmleri tanıtmak için elimden geleni yapıyorum. Ama, benim yazılarım doğal olarak benim zevkimi, yansıtıyor. Kendi zevkinize uygun olanları mutlaka araştırın.

4. Rusça oyunlar: İnternette Rusça öğrenmeye yönelik basit , eğlenceli pek çok oyun var. ‘Russian language games’, ‘Rusça oyunlar’ anahtar kelimeleriyle taramalar yapabilirsiniz.

5. Existumatio: Bu blogu daha önce tanıtmıştım. Kendi başına Rusça öğrenen birinin blogu. Motivasyonunuzu korumanıza ve ilave kaynak bulmanıza yardımcı olabilir.

Tuzaklar

Rusça öğrenmeye başladığımdan beri, karşılaştığım pek çok tuzak oldu. Bu tuzakların en önemlileri şöyle:

1. Konuşma kılavuzları: Konuşma kılavuzu isimli kitaplar, genellikle çeşitli durumlarda kullanılabilecek cümleleri sıralayıp bunların okunuşlarını ve anlamlarını verir. Bir de bu mantıkla hazırlanmış CD’ler vardır. Bence bu tip kılavuzların dil öğrenmeye faydası çok az olabilir. Bir dilde en temel seviyede bile anlaşmak için dili az da olsa bilmeye ihtiyaç vardır, cümle ezberlemeye değil. Diyelim ‘Bu kaç para?’ demeyi öğrendiniz, cevabını anlamayadıktan sonra ne anlamı var? Bunları dil öğrenmek, o dilde anlaşmak için kullanmayın. Öğrenmek için zaten çalışırken, bir de yolda geçirdiğim zamanı değerlendireyim, der, CD’sini dinlerseniz veya zaten başka kaynaklardan Rusça öğrendiğiniz sırada, Rusçayı yoğun kullanacağınız bir ortama girerken, yemekle ilgili, otelle ilgili kelimeleri, cümleleri bir arada görüp tekrar etmek için kullanırsanız bir itirazım olmaz. Başka bir dilde zaten anlaşıyoruz, bir iki de Rusça cümle öğreneyim, sempatik olsun, derseniz de işe yarayabilir. Her durumda, bu kılavuzlardan büyük beklentileriniz olmasın.

2. Kolay Rusça: Rusça zor bir dildir. Nokta. Eğer dil öğrenme konusunda ortalama bir beceri ve zekaya sahipseniz, kötü haberi vereyim, bu işi öğrenmenin kolay ve kısa yolu yoktur. Herhangi bir kitap veya yöntem kolay olduğunu iddia ediyorsa, ona şüpheyle yaklaşın. Bu sadece bir pazarlama yöntemi olabilir ve o kitap veya yöntem, aslında, çok değerli olabilir. O yüzden sadece bir kelimeye bakıp bir kenara atmayın. Ama dikkatli olun.

3. İnternetteki dil öğreten siteler: Şu anda okuduğunuz blogu açmanın ve işletmenin benim için zamandan başka bir maliyeti yok. Benzer şekilde, hiç para harcamadan veya çok az para harcayarak, herhangi biri, istediği herhangi bir konuda çok da uzman görünüşlü bir site hazırlayabilir. İnternet çok değerli bir kaynaktır ve insanlara düşük maliyetlerle bilgisini paylaşmak için bir ortam sunduğu için de güzeldir. Ama bu kaynakları kullanırken temkinli olun. Tek kaynak olarak bunlara güvenmeyin.

Kendi başına Rusça öğrenenler için önerebileceklerim, şimdilik bu kadar. Kolay gelsin...

Yayın Tarihi: 11.Şubat.2011, Cuma

Kendi Başına Rusça Öğrenme Kılavuzu-1

Kendi başına Rusça öğrenmeye çalışanlardan bu aralar çok soru alıyorum. Neler yapalım, diye. Daha önce de söylemiştim, ben Rusça’yı kursta öğrenmeye başladım ve şu anda da kursta öğreniyorum. Ama kendi başına öğrenmeye başlamış arkadaşlarımla konuştum, biraz da ben kafa yordum ve bu kılavuzu çıkardım. Biraz uzunca olduğu için iki bölümde yayınlayacağım.

Kitaplar

Rusça öğrenmeye başlarken olmazsa olmaz diye önereceklerim, bağlantılarıyla birlikte, şunlar:

1. Ana kitap olarak, Rusya’ya Doğru (Дорого в Руссию)

2. Alıştırmalar için, Russian in Exercises

3. İyi bir sözlük

Eğer Türkçe açıklama olmazsa çok zorlanırsanız, bir de Türkçe kitap gerekir. O kitapları çok iyi incelemedim, ama Fono’nun Dilbilgisi kitabı fena görünmüyor.

Eğer, bir kitap daha isterseniz, başlangıç seviyeleri için Merdiven serisini öneririm. Ama Merdiven’in konu işleme sırası Rusya’ya Doğru’dan biraz farklı. O yüzden, onu biraz geriden çalışırsanız daha iyi olur.

Biraz daha ilerledikten sonra, fiil çekimleri için başvuru kitabına ihtiyaç duyabileceğinizi düşünüyorum. Onun için de Rusçada Fiil Çekimleri El Kitabı veya 501 Russian Verbs kitabını önerebilirim.

Çalışma Planı

Kendi çalışma planınızı yaparken, en çok dikkat edilmesi gereken konu, dilin bütün unsurlarına dengeli olarak ağırlık vermek. Hem ayırdığınız zaman hem de ilerlemeniz, dilbilgisi, kelimeler, okuma, dinleme, yazma alanlarında dengeli olmalı, diğer alanlarda geri kalırken bir alanda kendini çok kaybetmemek gerekiyor. Rusya’ya Doğru, bu açıdan da iyi bir kitap. Onu atlamadan takip ettiğinizde sizin de dengeli bir ilerleyişiniz olacaktır. Ama konuşma konusu, yalnız başınıza çalıştığınızdan ayrıca özen gerektirecektir. Yalnız başına konuşma çalışmak için önerilerimi daha önce yazmıştım.

Kendi kendine dil öğrenmenin en büyük avantajı, çalışma programınızı esnek yapabilmeniz. Belki de dili böyle öğrenmenizin en önemli nedeni esnekliğe ihtiyaç duymanız. Bu esnekliğin keyfini çıkarırken, dil öğrenme çabalarınızı baltalamamanız için, uzun aralar vermemeye çalışın. Haftada mümkünse en az iki kez Rusça öğrenmeye zaman ayırmış olun. Sınav dönemi, seyahat gibi bir nedenle uzunca bir süre ara vermeniz gerekirse de, Rusça ile hiç uğraşmazlık etmeyin. Hiç değilse günde 10-15 dakikanızda Rusça ile ilgili bir şey yapın. Şarkı dinleyin, kısa bir paragraf okuyun, 3-5 kelime çalışın.

Yayın Tarihi: 10.Şubat.2010, Perşembe

Güncelleme: Bu kılavuzun devamını 11.Şubat.2011'de yayınladım.

Çok Çalışmayın, Akıllı Çalışın!

İlkokula başladığımda okuma-yazmayı biraz zor öğrendim. Nedeni ödev yapmanın amacının bir an evvel verilen işi bitirmek olduğunu sanmamdı. Sayfalarca cümle yazdırırlardı ya, ben o ödevleri daha verimli yapacak bir yol bulmuştum. Her satıra cümleyi baştan sona yazmaktansa, harf harf bütün sayfaya yazdığımda ödev daha kolay ve hızlı bitiyordu. Aslında sayfa sayfa cümle yazmanın amacı, o cümlelerin nasıl yazıldığını öğrenmekti, bir an önce sayfaları doldurmak değil. Ben o amacı kaçırdığımdan, bütün ödevlerimi düzgün yaptığım, bir kısmından yıldız işaretleri aldığım halde, hiçbir şey öğrenmiyordum ve hayatımın ilk sınavından kötü not aldım. Annemi okula çağırdılar. Garibim, akşamları ve haftasonları beni çalıştımaya başladı. Okumayı zorlukla söktüm.

Ondan sonra, üniversiteye kadar iyi notları olan bir öğrenciydim. Ama hayatım yeterince çok çalışmadığım için suçluluk duyarak geçti. Çok da fazla çalışmadığımı biliyordum. Çalışmadan bu notları alıyorsam, bir de çalışsam, kim bilir neler yapardım. Ama aslında başarımın sırrı az çalışmaktı. Dersleri iyi dinliyordum, dersi derste öğreniyordum. Ödevlerimi zamanında yapıyordum. Öğretmenlerim genellikle çok kıymetli öğretmenler olduklarından, o ödevler, zaten, iyi seçilmiş ve benim konuyu kavramamı sağlayacak ödevlerdi. Bunları yapınca da ayrıca çabaya çok gerek kalmıyordu. Ama ben gene de suçluluk duymaya devam ediyordum. Sonunda üniversiteyi kazandım. Hakkını vermek lazım, lise sonda Ankara’nın en pahalı dersanalerine gittim, ben de çok çalıştım. Ama suçluluk duymaya devam ediyordum. Çünkü, daha fazla çalışabilirdim. Gene de Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden birinin çok havalı bir bölümünü kazandım.

Bu benim mesleğim olacaktı. Ben de artık, çocuk değildim. Artık aklımı başıma toplayıp çok çalışmam lazımdı. Çok çalışmaya başlayınca benim bütün düzenim alt üst oldu. Üzerine bir de üniversitenin farklı bir ortam olması eklenince, ne yaparsam yapayım istediğim kadar iyi notlar alamadım. Büyük amfilerde, biraz da ağır konuları dinlerken konuyu anlamadığımda, dersi kaçırmamak için çaba harcamayı bıraktım. Çünkü akşam çalışacaktım. Bu bilerek yaptığım bir tembellik değildi. Ama aslında eski tembelliğimden çok daha kötü bir tembellik türüydü. O yüzden notları bir türlü toparlayamıyordum. Çok çalışıyordum, çok yoruluyordum, ama notlar istediğim kadar iyi değidi. Okulu uzatmadım, ama notlar düşüktü.

Sonra, dedim ki, ne kadar çalışırsam çalışayım notlar yükselmiyor, bundan sonra çalışmayacağım. İnanılmaz bir mucize gerçekleşti, notlar yükseldi. Gene sadece ödevleri yapıyordum, sınavlardan önce de bir genel tekrar, o kadar. Bunlar dışında kendime eziyet etmiyrodum. Bazen kendime, hayır çalışmayacaksın, diye telkinde bulunduğum bile oluyordu. İlk başlarda bu işin mekanizmasına çok kafa yormadım, ama aslında çok basitti. Akşamları haftasonları çalışmayınca, iyi dinleniyordum. Okulla ilgili işler yaptığımda temiz ve berrak bir zihnim oluyordu. Öğrenmek için başka fırsatım olmadığı için derste dersi çok iyi diniyordum. Bir de üniversiteye alışmıştım, tabii. Özetle, yıllarımı aldı, ama sonunda yeterince çalışmadığım için suçluluk duymayı bıraktım. Şimdi kaçtı unuttum, ama iyice bir ortalamayla dört yılda mezun oldum.

Üniversiteden sonra iyi bir iş buldum, çalışmaya başladım. İki yıl sonra yüksek lisans yapmaya karar verdim. Hayatımın en keyifli öğrenciliğiydi. Artık dersimi almıştım. Amaç öğrenmekti, çalışmak ise araç. İşi bırakmadım. Yüksek lisansı farklı bir bölümde yaptım, o yüzden bilimsel hazırlıkta lisans dersleri aldım. Yani, yüküm ağırdı. Gene de dersler çok iyi gitti. Mezun olduktan sonra, bir yerlerde tez danışmanım, beni birilerine ‘Şimdiye kadarki en iyi tez öğrencilerimden biriydi.’ diye tanıştırdı. Üstüne üstlük, çok gezdim. Gitmeyi çok isteyip de kaçırdığım, film, tiyatro veya konser olmadı.

Diyeceğim şu: Başarılı olmak için çok çalışmak, çok eziyet çekmek gerekir, derler. Yalan. Kuyruklu yalan. Ne kadar acı çektiğinizle ne kadar başarılı olduğunuz arasındaki bağ o kadar da kuvvetli değidir. Çok çalışmaya değil, akıllı çalışmaya odaklanın.

Yayın Tarihi: 4.Şubat.2011, Cuma

T Masa Düzeni

En altta bir haber videosunu paylaştım. Onu buraya koymamın nedeni haberin çok ilginç olması değil. Dikkatinizi patronun masasının düzenine çekmek istiyorum. Bu düzenin bir adı vardır, mutlaka, ama ben ‘T Masa Düzeni’ diye adlandıracağım.

Türkiye’de ve batılı tarz ofis yerleşiminde, patronun bir çalışma masası vardır, kocaman bir de koltuğu. Gelen misafirlerini ağırlamak için de masasının önünde koltuk ve kanepeler bulunur. Arada bir de çay ve kahve için bir sehpa. Beden dili ile uğraşanlar, bu yerleşimin, gelen misafiri rahat ettirmek bahanesiyle aslında kimin üstün olduğunu hissettirmek için bu şekilde yapıldığını söyler. Misafir koltukları ne kadar rahatsa misafir, o kadar aşağıda kalır. Patron, misafirlerle arasına kocaman çalışma masasını koymuştur, onun arkasında kendini güvende hissetmektedir. Misafirin deplasmanda ve daha alçak bir seviyede olması yetmez, aynı zamanda bir de arkasına saklanabileceği bir mobilya yoktur. Bazı patronlar, misafirlerini rahat ettirmek için bilinçli veya bilinçsiz bazen masalarından kalkar ve masanın önündeki koltuğa oturur.

Bir de haberdeki oturma düzenine bakın. Benim gördüğüm kısıtlı örnekte Rus tipi patron masası ‘T Masa Düzeni’ne sahipti. Patronun normal zamanda çalıştığı bir çalışma masası var. Gelen misafirleri içinse o masa ile aynı yükseklikte, bir başka dikdörtgen masa, çalışma masasına dik olarak yerleştirilmiş. Misafirler geldiğinde derhal bir toplantı düzeni almak mümkün.

Aşağıda her iki düzenin de krokisini çizmeye çalıştım.



Gelelim, benim fikirlerime… Ben, kesinlikle Rus tipi patron masasından yanayım. Türk tipinden hiç hoşlanmıyorum. Patronun odasına sohbete gittiğim, neredeyse hiç yok. Çalışmaya gittiğimde de defterimi, bilgisayarımı rahat koyacak yer istiyorum. Eğer birini ziyarete gerçekten sohbete gittiysem bile, tipik iş kıyafetinde etek ve topuklu ayakkabılarla rahat edemiyorum. Üstelik ‘T Masa Düzeni’, insanı, çalışmaya heveslendiriyor. Ama diyeceksiniz, patronun patronluğunu hissetmesi için Türk tipi düzen daha iyi. Ben aşağıdaki videoda sol tarafta oturan beyefendinin patronluğunu hissetmek veya hissettirmek için koltuk seviyesinde farka ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. Eminim, siz de aynı fikirdesinizdir. Herkes Putin mi? Değil, ama patron olmak, tek oturma düzenine kaldıysa, zaten bence boş versin. Hem bu düzen çağdaş yönetim mantığına daha uygun. Yöneticiler, lider olacak, işbirliğini ve yaratıcılığı teşvik edecek.

Türkiye’de bir iki kere ‘T Masa Düzeni’ne rastladım. Uzunca bir süre de bu düzenden etkilenerek kendisi farklı bir düzen geliştirmiş bir yöneticiyle çalıştım. Bence, kesinlikle çok iyi bir düzen.

Yayın Tarihi: 2.Şubat.2011




Раздел: Новости

Счетная палата проверит расходование средств на обеспечение безопасности в российских регионах

31.01.2011

Глава правительства встретился с председателем Счётной палаты Сергеем Степашиным. Речь шла о работе ведомства в этом году. Как сообщил... Подробнее »