Sayfalar

Okuma – Anlatma

Hayal meyal hatırlıyorum, ilkokuldayken okuma – anlatma ödevlerimiz olurdu. Bir metni okuyup, anlatırdık. Ondan sonra, galiba ortaokul ve lisede, tarih, coğrafya gibi dersleri çalışırken okuyup anlatırdım. Sonrasında pek okuyup anlatmadım. Ben daha çok yazarak çalışmayı seven bir insanımdır. Zaten mühendislik okuyunca, bu çalışma yöntemi pek kullanılamıyor. Sadece ezberlemem gereken bir şeyler olduğunda volta atarak yüksek sesle tekrarlamayı severim. Hatta en son, Seğmenler Parkı’nın yukarı kısmında, kimsenin beni görmediğini ümit ederek, elimde notlarım, yüksek sesle bir şeyler tekrarladığımı hatırlıyorum. Sonra fark ettim, Başbakanlık Konutu duvarı üzerinde kameralar varmış. Görüntüleri izleyen birileri varsa, herhalde çok dalga geçmiştir.


Geçenlerde okuma - anlatmayı yeniden keşfettim ve yabancı dil öğrenirken mükemmel bir çalışma yöntemi olduğuna karar verdim. Daha önce etkin okuma için önerilerde bulunmuştum. Anlatmayı da okuma çalışmalarınıza bir adım olarak ekleyin. Bir metni okuduktan sonra, yüksek sesle kendi kendinize anlatın. Eğer uzun bir metin okuyorsanız, parçalara bölün.


Okuma – anlatmanın, özellikle iki konuda çok faydalı olduğunu düşünüyorum. İlk olarak, konuşmanıza yardımcı olacaktır. Yüksek sesle anlatmaya çalışırken, aynı zamanda kendi başınıza konuşma da çalışmış oluyorsunuz. İkinci olarak da, iyi bir kelime çalışması olacaktır. Daha önce yeni kelime öğrenirken, cümle içinde kullanmanın yararlı olduğundan bahsetmiştim. Eğer anlatmayı yaparken, okuduğunuz metindeki yeni kelimeleri ve kalıpları kullanırsanız, bu kelimeler ve kalıplar daha iyi yerleşecektir ve aklınızda kalacaktır.


Ben yıllar sonra keşfettiğim bu yöntemi çok sevdim. Bence, siz de bir deneyin.


Yayın Tarihi: 26.Haziran.2011, Pazar

İlk Rusça Romanımı Okudum

Bu yakınlarda ilk Rusça romanımı bitirdim. Yazarı Виктория Токарева. Romanın adı Дерево на Крыше. Okurken de çok keyif aldım.


Uzun zamandır orjinal metinleri okumaya başlamıştım. Ama genellikle, ya çalışma masasının başında, sözlükle ve acı çekerek veya da ilgimi çekmeyen ama dili basit bir metni okurdum.


Bu kitabı, Helsinki’ye yaptığım bir seyahat sırasında bulduğum, Rusça kitap, CD ve DVD’ler satan bir dükkandan almıştım. Okumaya niyetlendiğim ilk roman da buydu. Daha önceki metinler, kısa öyküler ile gazete ve dergi makaleleriydi. Kitabı aldım, çalışma masasının başına oturdum, sözlüğü ve kağıdı kalemi hazırladım, okumaya başladım. Yarım saat kadar sonra sıkılmıştım. Gece uykum kaçtı. Biraz televizyona baktım. Sonra kitap okuyayım, dedim. O sırada okuduğum kitabı bitirmiştim, yeni ne okuyayım, diye düşünürken, aklıma Дерево на Крыше geldi. Konuya kendimi çoktan kaptırmıştım, herhalde. İlk kez ders çalışır gibi değil de, kitap okur gibi okumaya başladığım Rusça kitap bu oldu. Zevkle okudum ve bitti.


Hala en büyük zorluk kelimeler. İlk başlarda daha fazla sözlük kullanıyordum. Giderek daha az kullanır oldum. Bütün kelimeleri anladığımdan değil, hatta bazen çok azını anlıyordum. Ama okuma keyfini kesintiye uğratmamak için sözlüğe bakmıyordum. Sadece kritik kelimelere baktım.


İki gün önce Remzi Kitabevi’ne gittim, Rusça kitaplara göz attım. Biraz karıştırdıktan sonra bir tane aldım. Evde iki de öykü kitabı var. Artık sırada onlar var. Türkçe ve İngilizce kitaplarım biraz daha bekleyecekler, inşallah.


Çok uzun süredir bu dili öğrenmek için çalışıyorum. Galiba başarıyorum da...



Yayın Tarihi: 19.Haziran.2011, Pazar