Sayfalar

İki Şehrin Hikayesi - 2

Eğer bu başlığa sahip ilk yazımı (İki Şehrin Hikayesi - 1) okuduysanız, konumuzun St. Petersburg (Fransız İhtilali değil) olduğunu biliyorsunuzdur. St. Petersburg, benim gördüğüm Rusça konuşulan şehirler arasında en güzeli ve en etkileyicisiydi. Kuruluş öyküsü de güzel ve sıradışı. Sizlere onu anlatmak istiyorum.

St. Petersburg’un kurucusu, Çar I. Petro. I. Petro’ya, biz ‘Deli Petro’ dermişiz, Ruslar da ‘Büyük Petro’. Büyüklüğü galiba biraz deliliğinden geliyormuş ya da deliliği büyüklüğünden. Büyük Petro, 1682’den ölümüne kadar (1725) Rusya’ya hükmetmiş. Hükümdarlığında Rusya’nın modernleşmesini ve Avrupa’nın önemli bir gücü haline gelmesini sağlamış. Gelişmenin önemli bir aracı olarak denizcilikte ilerlemeyi görmüş. Sıcak denizlere inme isteği hepimizin malumu. St. Petersburg’u da Baltık denizinde bir liman ve Rusya’nın Avrupa kapısı olarak kurmuş.

Büyük Petro’dan önce St. Petersburg, bataklık bir alanmış. Kışları da çok sert ve gün ışığı az. Üstelik bölge, zamanın önemli gücü İsveç’in kontrolündeymiş. 1703’te İsveç ile yapılan savaşta, Neva Nehri’nin kontrolü ele geçirildikten sonra şehrin ilk taş ve tuğla yapısı Petro-Pavlovsk kalesi yapılmış. Ardından köylüler ve İsveçli savaş esirleri çalıştırılarak şehrin inşasına başlanmış. Büyük Petro, isim olarak da kendi koruyucu azizinin ismini seçmiş. 1712’de başkent buraya taşınmış. Bundan sonra da kurucusunun vizyonuna uygun olarak gelişmeye devam etmiş. Geleneksel Rus mimarisinden farklı olarak, Avrupa’dan gelen mimarlar tarafından şehir planlanmış ve önemli yapılar inşa edilmiş. Büyük Petro öldüğünde şehrin nüfusu 40.000’e ulaşmış.

Ondan sonra şehir, Rusya tarihine paralel büyük inişler ve çıkışlar yaşamış. Sıkıntı ve sefaletten de ihtişam ve zaferden de payına düşeni görmüş. Büyük sanatçılar, müzisyenler, bilim adamları, düşünürler, politikacılar ve yazarlar yetiştirmiş.

İki Şehrin Hikayesi-1’den biliyorsunuz, St. Petersburg ile Ankara’nın kuruluşları arasında yakaladığım benzerlikler var. Tam da o yüzden bir Ankara’lı olarak St. Petersburg’luları kıskanıyorum. Benim şehrimin payına düşenlerden memnun değilim. Umarım, 200 yıl sonra biz de St. Petersburg’un bugün geldiği yol kadar yolu gitmiş oluruz.


Fotoğraf: Aslıhan

Yayın Tarihi: 18.Ağustos.2010, Çarşamba

2 yorum:

  1. Bana sorarsan çok ama çok zor, St. Petersburg nere Ankara nere :). Ama keşke olsa bende çok isterim

    YanıtlaSil
  2. şehirler birbirine benzer de hiç biri benim benim Divriğime benzemiyo, burnumda tütüyo melmeket..Ayrıca Sn.Bld.Bşk.mızın olağanüstü çabalarıyla St.Petersburg'u yakında sollarız da,sanırım en hatalısından...

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.