Sayfalar

Çok Çalışmayın, Akıllı Çalışın!

İlkokula başladığımda okuma-yazmayı biraz zor öğrendim. Nedeni ödev yapmanın amacının bir an evvel verilen işi bitirmek olduğunu sanmamdı. Sayfalarca cümle yazdırırlardı ya, ben o ödevleri daha verimli yapacak bir yol bulmuştum. Her satıra cümleyi baştan sona yazmaktansa, harf harf bütün sayfaya yazdığımda ödev daha kolay ve hızlı bitiyordu. Aslında sayfa sayfa cümle yazmanın amacı, o cümlelerin nasıl yazıldığını öğrenmekti, bir an önce sayfaları doldurmak değil. Ben o amacı kaçırdığımdan, bütün ödevlerimi düzgün yaptığım, bir kısmından yıldız işaretleri aldığım halde, hiçbir şey öğrenmiyordum ve hayatımın ilk sınavından kötü not aldım. Annemi okula çağırdılar. Garibim, akşamları ve haftasonları beni çalıştımaya başladı. Okumayı zorlukla söktüm.

Ondan sonra, üniversiteye kadar iyi notları olan bir öğrenciydim. Ama hayatım yeterince çok çalışmadığım için suçluluk duyarak geçti. Çok da fazla çalışmadığımı biliyordum. Çalışmadan bu notları alıyorsam, bir de çalışsam, kim bilir neler yapardım. Ama aslında başarımın sırrı az çalışmaktı. Dersleri iyi dinliyordum, dersi derste öğreniyordum. Ödevlerimi zamanında yapıyordum. Öğretmenlerim genellikle çok kıymetli öğretmenler olduklarından, o ödevler, zaten, iyi seçilmiş ve benim konuyu kavramamı sağlayacak ödevlerdi. Bunları yapınca da ayrıca çabaya çok gerek kalmıyordu. Ama ben gene de suçluluk duymaya devam ediyordum. Sonunda üniversiteyi kazandım. Hakkını vermek lazım, lise sonda Ankara’nın en pahalı dersanalerine gittim, ben de çok çalıştım. Ama suçluluk duymaya devam ediyordum. Çünkü, daha fazla çalışabilirdim. Gene de Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden birinin çok havalı bir bölümünü kazandım.

Bu benim mesleğim olacaktı. Ben de artık, çocuk değildim. Artık aklımı başıma toplayıp çok çalışmam lazımdı. Çok çalışmaya başlayınca benim bütün düzenim alt üst oldu. Üzerine bir de üniversitenin farklı bir ortam olması eklenince, ne yaparsam yapayım istediğim kadar iyi notlar alamadım. Büyük amfilerde, biraz da ağır konuları dinlerken konuyu anlamadığımda, dersi kaçırmamak için çaba harcamayı bıraktım. Çünkü akşam çalışacaktım. Bu bilerek yaptığım bir tembellik değildi. Ama aslında eski tembelliğimden çok daha kötü bir tembellik türüydü. O yüzden notları bir türlü toparlayamıyordum. Çok çalışıyordum, çok yoruluyordum, ama notlar istediğim kadar iyi değidi. Okulu uzatmadım, ama notlar düşüktü.

Sonra, dedim ki, ne kadar çalışırsam çalışayım notlar yükselmiyor, bundan sonra çalışmayacağım. İnanılmaz bir mucize gerçekleşti, notlar yükseldi. Gene sadece ödevleri yapıyordum, sınavlardan önce de bir genel tekrar, o kadar. Bunlar dışında kendime eziyet etmiyrodum. Bazen kendime, hayır çalışmayacaksın, diye telkinde bulunduğum bile oluyordu. İlk başlarda bu işin mekanizmasına çok kafa yormadım, ama aslında çok basitti. Akşamları haftasonları çalışmayınca, iyi dinleniyordum. Okulla ilgili işler yaptığımda temiz ve berrak bir zihnim oluyordu. Öğrenmek için başka fırsatım olmadığı için derste dersi çok iyi diniyordum. Bir de üniversiteye alışmıştım, tabii. Özetle, yıllarımı aldı, ama sonunda yeterince çalışmadığım için suçluluk duymayı bıraktım. Şimdi kaçtı unuttum, ama iyice bir ortalamayla dört yılda mezun oldum.

Üniversiteden sonra iyi bir iş buldum, çalışmaya başladım. İki yıl sonra yüksek lisans yapmaya karar verdim. Hayatımın en keyifli öğrenciliğiydi. Artık dersimi almıştım. Amaç öğrenmekti, çalışmak ise araç. İşi bırakmadım. Yüksek lisansı farklı bir bölümde yaptım, o yüzden bilimsel hazırlıkta lisans dersleri aldım. Yani, yüküm ağırdı. Gene de dersler çok iyi gitti. Mezun olduktan sonra, bir yerlerde tez danışmanım, beni birilerine ‘Şimdiye kadarki en iyi tez öğrencilerimden biriydi.’ diye tanıştırdı. Üstüne üstlük, çok gezdim. Gitmeyi çok isteyip de kaçırdığım, film, tiyatro veya konser olmadı.

Diyeceğim şu: Başarılı olmak için çok çalışmak, çok eziyet çekmek gerekir, derler. Yalan. Kuyruklu yalan. Ne kadar acı çektiğinizle ne kadar başarılı olduğunuz arasındaki bağ o kadar da kuvvetli değidir. Çok çalışmaya değil, akıllı çalışmaya odaklanın.

Yayın Tarihi: 4.Şubat.2011, Cuma

1 yorum:

  1. Evet ben sahidim bu soylediklerine (en azindan yuksek lisans kismina) ve de aynen yazdiklarina katiliyorum.

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.